25 Haziran 2014 Çarşamba

Kış Uykusu - Nuri Bilge Ceylan


Kış Uykusu 2014

Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Oyuncular: Haluk Bilginer, Demet Akbağ,  Melisa Sözen
 

2014 Cannes Film Festivali'nde büyük ödül Altın Palmiye'yi kazanarak 1982 yapımı Yol'un ardından bu ödülü kazanan 2. Türkiye yapımı film olmasına karşın maalesef kültür sanata yüzünü pek dönmeyen medyamızda yeterince yer bulmayan film hernekadar Haziran ayında vizyona girmiş olsa da Temmuz ayı içinde mutlaka  seyretmenizi tavsiye ederim.

 

Nuri Bilge Ceylan fotoğraf sanatı birikiminden gelen estetiği kullandığı filmlerine bir yenisine daha eklerken izleyiciye bu sefer bir roman okuyormuş hissiyatını geçiren diyaloglarla eşsiz bir edebiyat-sinema ilişkisi sunuyor.

Yine insana dair ve fazlasıyla hümanist yaklaşımını ortaya koyarken kendisiyle yüzleşmekte bırakılan tüm karakterler aslında toplum içinde hepimizin yanı başında bulunan karakterlerden başkası değiller.

Rahatlıkla içselleştirebileceğiniz bu öyküde kendinizden veya bir yakınınızdan mutlaka bir parça bulacaksınız.


Abi– kardeş, karı-koca, aydın kesim– taşra halkı, - baba-oğul gibi ilişkileri samimiyetle ve tüm gerçekliğiyle irdeleyen filmde itiraflar, söylenmemesi gerekenler -ve belki de söylenmesi gerekenler, tüm çıplaklığıyla izleyici önüne sürülüyor.

İzleyiciye dikizci konumunda, karakterlerin sanki yanı başındaymış gibi geçirilen his, sinemanın eşsiz büyüsünü bir kez daha mutluluk verici şekilde yaşamasına olanak sağlıyor.


Tekrar tekrar izlenmesi gereken bu gurur kaynağı filmimizi eşinizle veya dostunuzla izledikten sonra üzerinde tartışma isteğiniz uyanacağı muhakkak.


Kısaca öyküden de bahsedelim:

 

Artık emekliye ayrılmış ve emeklilik günlerini geçirmek üzere Orta Anadolu'nun küçük bir şehrine taşınan ve burada bir otelde çalışmaya başlamış eski bir oyuncu olan Aydın'ın (Haluk Bilginer), eşi (Melisa Sözen) ve kardeşi (Demet Akbağ) ile sorunlu ilişkisini anlatılıyor. Çekimlerinin önemli bir kısmı Kapadokya bölgesinde yapıldı.



 

23 Haziran 2014 Pazartesi

Dünya Miras Liste’sine Türkiye’den iki varlık daha kabul edildi!



Geçtiğimiz günlerde kültürel anlamda bizi sevindiren ve tüm Türkiye’yi ilgilendiren çok önemli ve güzel bir gelişme oldu.

Katar’ın Başkenti Doha’da yapılan 38. Dünya Miras Komitesi Toplantısı’nda Türkiye’den İzmir Bergama ve Bursa’nın Cumalıkızık, Hanlar Bölgesi ve Sultan Külliyeleri ile listede yer almasına karar verildi.

Böylelikle varlık sayımız 11'den 13'e yükseldi.

Bu karar ülkemizde bulunan onlarca kültürel miras alanlarının hiç olmazsa yavaş yavaş sayısını arttırarak Dünya Mirası listesine girmesini ve böylelikle çeşitli kurallar çerçevesinde koruma programına alınmasını ve dünyaca tanınmasını sağlamış olmakta.

Bu haber vesilesiyle Dünya Mirasları ve koruma programları hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum.

 

Dünya Mirasları, UNESCO tarafından belirlenen ve tüm dünyada öncelikli olarak korunması için çalışmalar yapılan kültürel ve doğal varlıkların listesidir. Bu şekilde dünya miraslarının gelecek nesillere aktarılması planlanıyor.
UNESCO'nun
1972 yılındaki genel konferansında hazırlanan 38 maddelik Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Antlaşması'nı imzalayan 175'ten fazla ülkenin korumayı garanti ettikleri anıt ve sit arasından dünya mirası kıstaslarına uygun bulunanlar listede yer alır.

Antlaşmayı imzalayan ülkeler tarafından seçilen 21 ülke temsilcisinin oluşturduğu Dünya Miras Komitesi, aday gösterilen değerler arasından seçim yapar ve listeyi oluşturur. Ayrıca komite, WHF'yi (Dünya Miras Fonu) yönlendirerek listedeki değerlerin korunması için girişimlerde bulunur.

Bu listeye aday olmak için gerekli kriterler ise şöyle sıralanabilir:

Kültürel miraslar için;

  • yaratıcı insan dehasının ürünü olması
  • belli bir zaman diliminde veya kültürel mekanda, mimarinin veya teknolojinin, anıtsal sanatların gelişiminde, şehirlerin planlanmasında veya peyzajların yaratılmasında, insani değerler arasındaki önemli etkileşimi göstermesi
  • kültürel bir gelenek veya yaşayan ya da kayıp bir uygarlığın tek veya en azından istisnai tanıklığını yapması
  • insanlık tarihinin bir veya birden fazla anlamlı dönemini temsil eden yapı tipinin ya da mimari veya teknolojik peyzaj topluluğunun değerli bir örneğini sunması
  • bir veya daha fazla kültürü temsil eden geleneksel insan yerleşimine veya toprağın kullanımına ilişkin önemli bir örnek sunması ve özellikle bu örneğin, geri dönüşü olmayan değişimlerin etkisiyle dayanıklılığını yitirmesi
  • istisnai düzeyde evrensel bir anlam taşıyan olaylar veya yaşayan gelenekler, fikirler, inançlar veya sanatsal ve edebi eserlerle doğrudan veya maddeten bağlantılı olması

Doğal miraslar için

  • doğanın bir harikasına veya eşsiz bir güzelliğe ve estetik öneme sahip doğal alanlar olması
  • yaşamış canlıların kalıntıları, devam eden jeolojik olaylar ve yer şekillerinin gelişimi gibi dünyanın doğal tarihine ilişkin eşsiz önemde bilgilere sahip olması
  • ekolojik ve biyolojik olarak hâlâ bozulmamış bir karasal, denizel veya tatlı su ekosistemine veya önemli hayvan ve bitki topluluklarına ev sahipliği yapması
  • özellikle tehlikedeki veya bilim açısından önemli bir biyolojik çeşitililik için en önemli ve en belirgin doğal habitatlara ev sahipliği yapması

Dünya Miras Listesi'nde Nisan 2009 itibariyle 186 ülkeden 689'u kültürel, 176'sı doğal ve 25'i karma olmak üzere Dünya Miras Komitesi tarafından belirlenen 890 Dünya mirası vardır.

Liste, her yıl yeni adayların listeye alınması ve yeni ülkelerin anlaşmayı imzalamasıyla büyümektedir. Şu an 186 ülkeden 166 miras listede yer almayı beklemektedir.

En çok dünya mirası olan ülke İspanya'dır (43).

Ayrıca en çok kültürel mirası olan ülke İtalya (40),

en çok doğal mirası olan ülke Avustralya (11),

en çok karma mirası olan ülkeler ise Çin ve Avustralya'dır (4).

Türkiye’nin Dünya Miras Listesinde yer alan varlıkları şöyledir:

1.     Kapadokya ve Göreme Milli Parkı (1985)


3.     İstanbul'daki Tarihi Yerler (1985)

4.     Hattuşaş: Hitit Başkenti (1986)

5.     Nemrut Dağı (1987)

6.     Pamukkale ve Hierapolis Milli Parkı (1988)

7.     Ksantos-Letoon (1988)

8.     Tarihi Safranbolu Şehri (1994)

9.     Truva (antik şehir) (1998)

10.  Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) (2011)


UNESCO’nun da söylediği gibi, “kültürel miras geçmişten bize kalan, bugün içinde yaşadığımız ve gelecekteki nesillere devredeceğimiz bir emanettir ve Dünya Kültürel Miras kavramını özel yapan onun evrensel kabulüdür. Dünya Miras alanları, bulundukları topraklar gözetilmeden tüm insanlığa aittir”

UNESCO’nun Dünya Kültürel Miras misyonu ise şu şekilde sıralanmaktadır;

  • İnsanlığın seçkin evrensel değeri olarak kabul edilen dünya genelindeki kültürel mirasları tanımlamak, korumak ve muhafaza etmek,
  • Dünya Kültürel Miras Konvansiyonu’nun imzalanması için ülkeleri teşvik etmek ve böylece kendi doğal ve kültürel miraslarının korunmasını sağlamak,
  • Dünya Kültürel Miras Konvansiyonu imzalayan Taraf Devletlerin, kendi ulusal sınırları içinde bulunan alanları Dünya Miras Listesi’ne dâhil etmek üzere aday göstermelerine teşvik etmek,
  • Taraf Devletleri, kendi Dünya Miras alanlarının korunma durumu hakkında raporlama sistemleri ve yönetim planları oluşturma yönünde teşvik etmek,
  • Teknik yardım ve profesyonel eğitim sağlayarak, Taraf Devletlerin Dünya Miras varlıklarını korumalarına yardımcı olmak,
  • Olası tehlikelere karşı Dünya Miras alanları için acil yardım sağlamak,
  • Taraf Devletlerin halkına yönelik, kültürel ve doğal mirasın korunması amacıyla bilinç oluşturma çalışmalarını desteklemek,
  • Yerel nüfusun, kendi kültürel ve doğal miraslarını korumaya yönelik çalışmalara katılımını sağlamak,

Dünya kültürel ve doğal mirasını korumaya yönelik uluslararası işbirliği oluşturmak gibi amaçlar oluşturur.

Dünya Miras Listesi’ne yeni eklenen varlıklarımızla ilgili kısa bilgiler



Bursa ve Cumalıkızık Erken Osmanlı Kentsel ve Kırsal Yerleşimleri (Bursa) 
İlk kez M.Ö. 200 yılında yerleşim görmüş olan Bursa, Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Osmanlıların ilk başkenti olarak en görkemli yıllarını yaşamıştır.

Bursa’da, Osmanlıların ilk altı padişahı döneminde yapılmış olan 127 cami, 45 türbe, 34 medrese, 25 han, 37 hamam ve 14 imarethane bulunmaktadır.

 Uludağ’ın kuzey eteklerinde bulunan Cumalıkızık ise Osmanlıların Bursa’yı fethinden önce lojistik destek görevi görmek amacıyla kurulmuş olup; sadece tarihi dokusunu korumakla kalmamış aynı zamanda geleneksel yaşam biçimini günümüze kadar taşımıştır.

Bergama (İzmir)

Ege Bölgesi’nin kuzeybatısında yer alan Bergama, İzmir kent merkezine 107 kilometre ve deniz kıyısına 30 kilometre uzaklıktadır. Bergama, tarih öncesi dönem ile Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden eserlerin bir arada olduğu bir kenttir.

Akropol (Yukarı Şehir), Bergama’da yerleşimin başladığı alandır.  II. Eumenes (M.Ö. 197-159) zamanında Bergama Akropolü en önemli yapılarıyla donatılmış, Helenistik Dünyanın en önemli kültür, mimarlık ve heykelcilik merkezlerinden biri haline gelmiştir. Buradaki başlıca yapılar, Athena Tapınağı, Traian Tapınağı, Tiyatro, Kütüphane, Heroon, Zeus Sunağı, Dionysos Tapınağı, Agora, Saraylar ve Silah Depolarıdır.

Asklepion, Apollon’un oğullarından biri olan ve sağlık tanrısı olarak bilinen Asklepios’a adanmış, döneminin en önemli sağlık merkezlerinden birisidir. Telkinle tedavi, su tedavisi, uyku tedavisi ve fizik tedavinin uygulandığı Asklepion’da bir kütüphanenin de bulunması burada aynı zamanda akademik çalışmaların da yapıldığını göstermektedir.

Bir yaratıcı deha ürünü olarak kabul edilen Zeus Sunağı kabartmaları barok tarzı ve patetik figürleriyle “Laokoön heykel grubu” gibi daha sonraki önemli yapıtları da etkilemiştir. Zeus Sunağı kabartmaları parça parça sökülerek Almanya’ya götürülmüş olup şu anda Berlin, Pergamon Museum’da sergilenmektedir.

9 Mayıs 2014 Cuma

Blog dünyam merhaba!

İleri bir tarihte oturup bloğumu karıştırırken bu dönemi bana hatırlatacak bir yazı olsun bari, epeydir uğramadığım sevgili bloğumda.
Buraya yaraşır bir zaman zarfı geçirdim gururla yazmak istedim:)
İki aydır kitap kulübüne üyeliğim sonucu kitap okuma aşkım canlandı ve kitap üstüne kitap bitirdim.


Az önce de Sofinin Dünyasını bitirdim. Her kitabın doğru zamanı vardır. Benim  için de şimdiymiş demek. Ama ne çok keyif aldım ne çok şey öğrendim ve bana ne çok araştırma konusu verdi anlatamam.
Düşüncenin evrimini görmüş oldum. Ve en çok da anlatım sadeliğine ve merakla okutturan kurgusuna bayıldım. Kitabın içindeki karakterler gibi 15 yaşında çocuklardan başlamak üzere her yaşın okuması gereken bir bilgi kitabı. Felsefenin tarihi.




Kitap kulübüyle başlayan kitap serüvenimin ise hemen bir kitap listesini yapayım. Hepsini ayrı ayrı tavsiye ederim çünkü hepsi içerikleri üzerlerinde düşünülecek ve tartışılacak pek çok sosyal, psikolojik, politik ve felsefe içeren kitaplar.




- Köprü - Ayşe Kulin
- Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali
- George Orwell - Hayvan Çiftliği
- Son Ada - Zülfü Livaneli
- Asılacak Kadın - Pınar Kür
- Kodin - Panait Istrati
- Katharina Blum'un Çiğnene Onuru - Heinrich Böll
- Beyaz Kale - Orhan Pamuk
- Kırmızı Kitap - Paul Auster




Hepsiyle ilgili tek tek bilgiyi bir ara vermeyi isterim doğrusu.


Bu arada özellikle kadınların başucunda durması ve zaman zaman alıp karıştırması bakımından şiddetle tavsiye edebileceğim bir başka kitap ise


- Kurtlarla Koşan Kadınlar - Clarissa P. Estes

8 Kasım 2013 Cuma

Postcrossing ve Kartlarım

Postcrossing'e heyecanla devam ediyorum. Bana gelen özenle hazırlanmış kartları görünce aynı özeni ben de göstererek hazırlamaya çalışıyorum kartlarımı.

Genelde yaşadığımız şehir ve yaşam tarzıyla ilgili kartlar istiyorlar. Ben de bol bol Sultanahmet, Ayasofya, Boğaziçi Köprüsü, bazen de köy yaşantılı kartpostallar gönderiyorum. Çok beğeniliyor. Ara sıra gönderdiğim çini resimli ve minyatürlü kartlar ise en popüler olanları.

Ben arkeoloji ve sanat tarihi ile ilgilendiğimi belirttiğim için bana o tarz kartlar atıyorlar. İşte size birkaç tanesi.... Henüz başlamadıysanız belki heves edersiniz. O zaman şu adrese bir bakın derim. http://www.postcrossing.com

Postcrossing nedir derseniz şuraya tıklayabilirsiniz. http://sanatnotlari.blogspot.com/2012/08/pul-koleksiyonculuguna-dogru.html

 
Bu kart Rusyadan geldi. Tauride Venüs'ü. Hermitaj Müzeinde. St. Petersburg
 

 
Aşağıdaki kart ise Japonyadan geldi.Norman Rockwell'in Mother and Daugter resmi

 
Yukarıdaki kart Almanyadan geldi. Lascaux Mağarasındaki ilkçağ insanlarının duvar çizimlerden.
 

Bu kart ise Mexicadaki bir tapınak. Chichen Itza.

25 Ekim 2013 Cuma

Anne babalar... Bir dakika bakar mısınız:)



Bugün çok güzel bir söyleşiye katıldım. Anne Baba Akademisi başlığı altında "Çocukla İşbirliğini Sağlamak" konulu söyleşide Prof. Dr. Eda Balkas Erdoğan ve Çocuk Psikoloğu Bedia Deliduman konuşmalar yaptılar.
Yaklaşık iki saat esprili yaklaşımları ve örnekli konu anlatımlarıyla çocuklarla iletişimlerimizde sıkça yapılan hataları önümüze koydular. Aslında bilinçsizce ve iyi niyetle yapılan öyle hatalar va rki. En çok vurguladıkları 0-6 yaş arası iletişimin çok özenli ve bilinçli yapılması ve çocuğa yanlışlıkla verdiğimiz mesajların onların ruhsal dünyalarında yaralar açabileceği.
Bir kaç not aldım.
Örneğin çoğunlukla onları suçlayıcı şekilde konuşuyoruz.

"Bak yine musluğu açık bıraktın her yer ıslandı, sana kaç kere söyledim musluğu kapat diye, niye anlamıyorsun sen"

"Oyuncakları dağıtmışsın, hiç toplamıyorsun zaten, ne kadar dağınık bir çocuksun"

"Yemeğini niye yemiyorsun, senin için o kadar uğraştım yoruldum sen bana eziyet mi etmek istiyorsun"

Şunu vurguladılar en çok,

BİLGİ, SUÇLAMADAN DAHA ÇOK AKILDA KALIR

Yukarıdaki yaklaşımlar yerine şunlar söylenmeli kısa ve öz olarak.

"Musluk açık kalırsa etrafı su basar"
"Oyuncaklar dağılmış"

Dikkat ettiyseniz onu direkt suçlayacak bir cümle yapısı değil. İkinci tekil şahıs içermiyor.

Suçlamalar içeren bu tarz konuşmalarımız veya kardeşiyle, arkadaşlarıyla yaptığımız kıyaslamalar onların kendi iç dünyalarında farklı mesajlar yaratmalarına neden oluyor, kendilerini değersiz beceriksiz hissediyorlar bu da dış dünyada davranış geliştirmelerinde kendine güvensiz, çekinik kalmalarına sebebiyet verebiliyor.

İletişimde dikkat edilecek 5 madde varmış. Mesela dişlerini fırçalamasını istiyoruz çocuğumuzun

1) Durumu Gösterme, Anlatma,
Hadi dişlerini fırçala .....değil...... Dişlerin kirli gözüküyor

2) Bilgilendirme
Dişler fırçalanmazsa çürür

3)Kısaca Söylemek
Dişler..... Bu çocuğu düşündürtecek ve ne yapması gerektiğini kendi bulacak, daha önce dişlerini fırçalamasını söylediğiniz çocuğunuza zamanla sadece "dişler" diyebilirsiniz.

4) Duygularınızdan söz edin.
Dişlerini fırçalarsan çok mutlu olucam.
Çocuklarımıza duygularımızdan bahsetmiyoruz. Durumlarla ilgili nasıl hissettiğimizi söylememiz gerekir. Örneğin "Kapıyı açık bırakınca içeri sinekler giriyor ve ben çok sinirleniyorum"

5) Not yazmak,
Çocuklara ufak not yazmak onların hoşuna gidiyor, okuma bilmeyenler için bile merak edici bir unsur oluyor ve yazılanı size sorarak öğreniyorlar.
Mesela yemekten önce çikolata yemek isteyen bir çocuk için annesi mutfağa bir not yazmış. "Mutfak yemek saatine kadar kapalıdır" Merak etmiş ne yazdığını çocuk ve annesinden öğrenmiş. Sonrada kardeşine dönüp mutfak kapalı yemeğe kadar demiş:) Kabullenmiş yani... Bazı notlar esprili de olabilir.
Dişler konusunda banyoya şu not bırakılabilir. "Beni kullanmayı unutma.. Diş fırçan"

Bir de şu örneği verdiler, Diyelim ki çocuk evde azmış koşturuyor ve sizi dinlemiyor, siz ona "Sabrım karpuz kadar" diyorsunuz ellerini açıp, bir müddet sonra
"sabrım portakal kadar "diyorsunuz elinizle gösterip, biraz daha kudurma süresinden sonra
"sabrım fındık kadar" diyorsunuz parmaklarınızla göstererek ve sakinliğe geçmelerini istediğiniz belirtiyorsunuz.
Bu betimleme zaman içinde sizin sınırlarınızı anlamalarına yardımcı oluyor ve onlar size sormaya başlıyor anne sabrın ne kadar diye ve oyunlarını ona göre düzenliyorlar.

İnsan iletişiminde yapılması gereken en önemli başlıklar ise şöyle,

1) Dikkatle dinleyin....
Biri size sorununu anlatırken sessizce ve dikkatinizi ona vererek dinleyin, sürekli soru sorarak onu kesmeyin
2) Anladığınıza Dair Sözcükler Kullanın...
Hmmm, evet, yaaa, öylemi...

3) Duyguları tanımlayın....
En önemli ve en zor maddeymiş, onu anlamaya çalışarak o vakada onun neler hissettiğini bulmaya çalışmak.... Sen çok öfkelenmişsin, hayal kırıklığına uğramışsın... gibi

4)Dileklerini Hayali Biçimde Sunun....
Bu da çocuklara yönelik yapmamız gereken bir madde. Örneğin akşam çocuk sizden çikolata istedi, dolapta kalmadığını farkettiniz...
"Çocuğum şimdi dükkanlar kapalı şuan alamayız ama yarın alırız bugünlük idare et" demek mantıkçı bir yaklaşım olur ve çocuklar bunu kabullenemeyebilir.

Onun yerine "çikolatamız kalmamış keşke olsaydı beraber yerdik" diye aynı duyguları paylaştığınızı önce gösterin sonra da "şimdi düşünsene bu dolap kadar bir çikolatamız olsaydı bir ucundan sen bir ucundan ben yeseydim" gibi hayal ile yaklaşmak onu biraz rahatlatabilecek konudan yumuşak bir geçiş yapmasını sağlayacaktır.

İşte böyle umarım bir kaç ipucu getirebilmişimdir seminerden, konferansın sonunda ufak da bir tiyatro gösterisi yaptılar konuşulanla ilgili, çok komikti ve de düşündürücü.....

24 Ekim 2013 Perşembe

The Gravity - Yerçekim (2013)

Yönetmen: Alfonso Cuaron
Oyuncular: Sandra Bullock, George Clooney

Bir grup astronot uzayda bir uydunun tamiri sırasında beklenmedik şekilde bir kazaya maruz kalırlar ve iki astronot şans eseri kurtulur ve uzay boşluğunda dünyaya dönmenin yolunu ararlar.

Notlarım (spoiler içerebilir benden söylemesi)

Film boyunca kendimizi uzayda hissedebiliyoruz, dünyaya uzaydan bolca bakabiliyoruz, bu açılardan göz doldurucu bir film.

Filmin fonu uzay, boşluk, yıldızlar, sessizlik ve huzur olması gerekirken bir an bile aksiyonun eksik olmadığı konusu ile yerimizde hop oturup hop kalktık doğrusu.

Filmin başlangıcında uyduyu tamir eden ekip, Houstonlarıyla bağlantıda gayet eğlenceli bir sohbet içinde. Bir yanda gayet ciddi bir görev başarılmaya çalışılırken Teksasın üzerinde süzülme anında  kovboy müzikleri eşliğinde Matt Kowalsky (George Clooney) adındaki astronotun esprilerle dolu hikayeler anlatarak bir yanda uzayda serbest dolaşma rekoru kırmaya çalışması, belki de Amerikalıların uzay teknolojisinde ne kadar ileri olduklarını gösterme çabası sanki (binlerce kez yapıldığına işaret eden adeta çocuk oyuncağı bir görev olduğunu vurgulayarak).

Aksiyonu boldu dediğim gibi, müziklerle desteklenmiş gerilim sahneleri ile tansiyonu pek düşürmediler. Gerilim aksiyon severler için tatmin edici bir film diyebilirim.

Aile dramı yine olmazsa olmazı tabii. İllaki başkahramanlardan birinde bir aile dramı olacak ki ölümle yüzleştiğinde izleyiciye bir gevşeme modu yayılsın, yani "ölürse sevdikleriyle buluşacaklar işte" rahatlığı..

Sonuç itibariyle uzay boşluğunun keyfini çıkardık mı çıkarmadık mı anlamadım:) Bu kadar sakin bir ortamda "yıldız savaşlarını" aratmayacak neler oldu neler.
Bırakmadı ki bir düşünelim, ne kadar küçüğüz şu evrende, uzay boşluğu ne büyük ve huzur dolu vs:)

Fragmanında, astronot mühendisin, uydunun üzerindeki tamiri esnasında ipi kopuyor ve uzayda tek başına salınıyor. Ben filme gitmeden şöyle bir konu hayal etmiştim.

O uzay boşluğunda kaybolup gidecek biz de uzayın sakinliğinde görsel pek çok şeye şahit olucaz onun gözünde, ooh üç boyutlu bir uzay yolculuğu, sonra insanlığımızı sorgulayacağız, nerden geldik niye burdayız nereye gidiyoruz, rüyalar, halüsünasyonlar, tanrılar vs...

tabi bunu hayal ettim de, elbette oyunculara ve yönetmene bakınca bunu olmayacaği belliydi:)
Bu dediğim senaryoyu kim yazar ve çeker... Belki Lars von Trier ya da Semih Kaplanoğlu mesela:)

24 Eylül 2013 Salı

Adalar Sempozyumu - 3-6 Ekim'de

Eğer sizde benim gibi İstanbul Adaları tutkunuysanız, her fırsatta adalara gidip temiz havasına, konaklarına, faytonlarına, mimozalarına, tabiatına hayransan kalıyorsanız, adaların oluşumuna, yüzlerce yıllık tarihine, kültürel gelişimine, sorunlarına, ve her türlü bilgiye aşağıdaki sempozyuma katılarak öğrenebilirsiniz. Eminim çok keyifli söyleşiler olacaktır. Bilginize,
http://www.adalarsempozyumu.org/index.html

I.İSTANBUL ADALARI SEMPOZYUMU TAKVİMİ
3 Ekim 2013 Perşembe günü açılış  Yer: CRR 
Saat: 14.00  Açılış konuşmaları
Saat: 14.30  Adalar üzerine değerlendirmeler
Saat: 18.00  Kokteyl
Saat: 19.30 Ada Şarkıları Konseri– Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk     Müziği Korosu

4 Ekim 2013 Cuma       Yer: Büyükada Anadolu Kulübü
Saat: 10.00- 12.20 Birinci oturum
Saat: 14.00- 17.00 İkinci oturum

5 Ekim 2013 Cumartesi  Yer: Büyükada Anadolu Kulübü
Saat: 10.00- 12.20 Birinci oturum
Saat: 12.20- 17.20 İkinci oturum

6 Ekim 2013  Pazar         Yer: Büyükada Anadolu Kulübü
Saat: 10.00- 12.20 Birinci oturum
Saat: 14.00- 17.40 İkinci oturum
 
04 Ekim 2013 Cuma Anadolu Kulübü Büyükada
 
BİRİNCİ OTURUM
 
1
10.00-10.20
Esen KayaBizans Döneminde Sürgün Yeri Olarak Adalar
2
10.20-10.40
Prof. Dr. Erendiz ÖzbayoğluTh. Stoudites’in Heybeliada Sürgün Yılları
3
10.40-11.00
İzzet Umut Çelik Bir Tecrit Mekânı Olarak Bizans Devri Adalar Manastırları
4
11.00-11.20
İrfan DağdelenOsmanlı Arşiv Belgeleri ve Diğer Bazı Kaynaklara Göre Osmanlı Döneminde Adalar (Yerel Tarih Araştırması Örneği)
5
11.20-11.40
Cavid Kasimov   Azerbaycan Gezgini Hacı Zeynel Abidin Şirvani’nin Seyahatnamesinde İstanbul Adaları İle İlgili Malumalar 
6
11.40.12.00
Öğr. Gör. Nefise Burcu Yağanİstanbul Adaları’nın Gravür, Harita ve Fotoğraflara Yansıyan Sayfiye Tarihi  Üzerine Değerlendirmeler
7
12.00-12.20
Mihriban Arslan Büyük            Kuruluşundan bu yana Deniz Harp Okulu'nun Adalara kattığı değer ve  yetiştirdiği mümtaz şahsiyetler 
 
ARA
  
İKİNCİ OTURUM
 
1
14.00-14.20
Prof. Dr. Meral AvcıAdalar’ın Bazı İlginç Bitkileri: Dağılışları ve Ekolojik Özellikleri
2
14.20-14.40
Kerem Yılmaz XX. Yüzyılın İkinci Yarısından Sonra Yaşanan Göçlerin Adalar’daki Sosya-  Ekonomik Yaşama Etkisi
3
14.40-15.00
Fatma CoşkunHeybeliada’nın Değişen Gündelik Yaşam Pratiklerinin Sosyo-mekânsal  Görünümleri
4
15.00-15.20
Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCANAdalar’da Deprem Olursa Ne Olur?
5
15.20-15.40
Doç.Dr. Begüm Sertyeşilışık     Adalar’da Turizmin Dört Mevsime Yayılması Üzerine Bir İnceleme
6
15.40.16.00
Murat ŞahinBüyükada Üzerine Gözlem ve Öneriler
7
16.00-16.20
Taner Yıldız- Uğur Uzer - F. Saadet Karakulak İstanbul Prens Adaları Kıyı Balıkçılığı
8
16.20-16.40
Zeynep Ceylanlı Yirminci Yüzyılın İlk Çeyreğinde Büyükada: Üç Köşk Üç Aile
 
 
  
 

05 Ekim 2013 Cumartesi  Anadolu Kulübü Büyükada
 
BİRİNCİ OTURUM
 
1
10.00-10.20
Doç.Dr. Seher Demet Yücel Biyofilik Bir Yerleşme Olarak Adalar
2
10.20-10.40
Elvan Ada İstanbul Adaları’nda Peyzaj Bozulmalarını Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi
3
10.40-11.00

Canan Koca, Neslihan Barıştekin
Prens Adaları’nın Doğal Değerlerinin Korunması ve Fizikî Mekân        Planlaması İlişkileri
4
11.00-11.20
Araş. Gör. Aysun Aygün Heybeliada Merdivenli Sokaklar ve Meydanlarının Mekânsal Bütünlük   Bağlamında İncelenmesi
5
11.20-11.40
Y. Mimar Selin KarsanBurgazada’nın Kentsel ve Sosyal Dokusundaki Çözülmeler
6
11.40.12.00
Ahmet Aslan Suvar Özgün Bir Kentleşme Pratiği: Sedef Adası
7
12.00-12.20
 Mustafa AkgülAlternatif Ulaşım Yolları Olarak Atlı Yolları
 
ARA
  
İKİNCİ OTURUM
 
1
14.00-14.20
Y. Doç. Dr. Hatice Özyurt Özcan, İstanbul Adaları’ndaki Bizans Dönemi Anıtları
2
14.20-14.40
Yrd. Doç. Dr. Ersoy Soydan Adalar’daki Rum Ortodoks Manastırları ve Popüler Bir İnanç Merkezine Dönüşen Hagios Georgios (Aya Yorgi) Manastırı
3
14.40-15.00
Doç. Dr. Rabia ÖzakınAdalar’da Osmanlı dönemi Bir İbadet Yapısı: Büyükada Hamidiye Camisi
4
15.00-15.20
Enis AkovaBüyükada Hamidiye Camii’nde, 2009-2010 Yıllarında Yapılan Onarımların Değerlendirilmesi"
5
15.20-15.40
Umut AkyüzBüyükada Anadolu Kulübü Otel Binası
6
15.40.16.00
Yard. Doç. Dr. A. Binnur Kıraç – Heybeliada’nın Üretim Kültürüne Ait Bir “İz”in “Miras” Olarak  Geleceğe Aktaracakları Üzerine; “Tarihî Yel Değirmeni”
7
16.00-16.20
Y. Mimar Yeşil Özerdem – Prof. Dr. Zeynep Ahunbay Kalvokoresis Köşkü ve Koruma Önerileri
8
16.20-16.40
Doç. Dr. Yegan Kahya – Y. Mimar Müge Alsancak FırtınaYitirilmiş Mimari Bir Değer: Burgazada Kevencioğlu Köşkü- Yitirilmiş Mimarî Bir Değer: Burgazada Kevencioğlu Köşkü
9
16.40-17.00
Fatma Zeynep ÖzkoçakBüyükada’daki Cumhuriyet Dönemi ve Sonrası Sivil Mimari Örnekleri
10
17.00-17.20
Prof. Dr. Mehmet Akif Ceylan – Araş.Gör.Ali Çeker-Araş.Gör.Celal Şenol İstanbul Adaları’nda Su ve Başlıca Su Yapıları
05 Ekim 2013 Cumartesi  Anadolu Kulübü B.ada
 
İKİNCİ SALON
 
1
14.00-17.00
Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesiİstanbul Depremi ve Adalar
06 Ekim 2013 Pazar  Anadolu Kulübü Büyükada
 
BİRİNCİ OTURUM
 
1
10.00-10.20
Yrd. Doç. Dr. Ömür Munzur İnsanın İçselleşmesinde, Kültürlerarası Kaynaşmada ve Bu Olguların Sanatla İfade Edilmesinde Adalar’ın Önemi
2
10.20-10.40
İsmail Hakan Akçaoğlu Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kartpostallarda ve Efemerada Adalar’da Demografik Yapı ve Sosyal Hayattaki Değişimler
3
10.40-11.00
Prof. Dr. Murat Koç Yeni Türk Edebiyatı’nda İstanbul Adaları
4
11.00-11.20
Nebahat YusoğluKelebek Mecmuası’nda Adalar
5
11.20-11.40
Mehmet GüntekinTürk Musikisi’nde Adalar
6
11.40.12.00
Seher Keçe TürkerÇok Yönlü Yazar Sait Faik Abasıyanık’ın Hikâyeleriyle Burgazada’ya    Katkıları
7
12.00-12.20
Doç. Dr. Ali Şükrü Çoruk Bir Ada Şairi Olarak Fazıl Ahmet Aykaç
 
ARA
  
İKİNCİ OTURUM
 
1
14.00-14.20
Dr. Zeynep Demircan AksoyTürk Resminde İstanbul Adaları
2
14.20-14.40
Özden ÇelikMüze Ev Kavramı Bağlamında Adalar Bölgesi Müzeleri
3
14.40-15.00
İnanç CivazMüzeler ve Toplumsal içerme: Modena Müzesi’nin Öğrettikleri
4
15.00-15.20
Alp Sunalpİstanbul Adaları ve “Öteki Kültür Mirası
5
15.20-15.40
Öğr. Gör. Mimar Dr. İnci Olgun – Yrd. Doç. Dr. Bahar Aksel İstanbul’un Zamanı Yavaşlatan Parçası: Adalar
6
15.40.16.00
Haldun Özgü – Yrd. Doç. Dr. Elif Akdağ Göçekİstanbul Adaları’na Sakin Şehir Sertifikası Kazandırılması
7
16.00-16.20
Elvan Ada İstanbul Adaları’nın Kültürel Peyzaj Olarak Değerlendirilmesi
8
16.20-16.40
Y. Mimar Selin KarsanKültürel Peyzaj Alanı Olarak Büyükada
9
16.40-17.00
 Doç.Dr.Begüm SertyeşilışıkAdalar’da Sürdürülebilirlik
10
17.00-17.20
Tolga Öztürk - Necmettin Şentürk - Mustafa Akgül,          Turizm Açısından Alternatif Ulaşım Yollarının Belirlenmesi: Büyükada Örneği