28 Ocak 2013 Pazartesi

Celal ile Ceren

Ne tür beklentiler içinde gidilir bilemiyorum. Önümüzde bir Recep İvedik serisi var ve arkasından Celal ile Ceren'in fragmanlarında bu tiplemeden sıyrılmış gibi gözüken ve daha dünyalı bir karakterle karşıkarşıya (mı) yız.
Sonuçta bizi bu filmi izlemeye iten tek şey içimizdeki gülme arzusu idi. Güldük mü.... güldük.
Ama sadece bir kaç sahnede, yani şöyle film boyunca kahkahalara boğulup sinemadan çıkarken yüzümüze yapışmış bir kocaman tebessüm etkisi yaratmadı bizde. Hatta sonlarına doğru bitse de çıksak moduna bile geldiğimi söyleyebilirim.

Filmle ilgili tanıtımlarda yaratılan hava, Recep İvedik tarzı seviyesiz şakalardan kaçınılmış, bir öküz-insan çizgiroman tiplemesinden ziyade içimizden biri (ailesi, işi, arkadaşları ve uzun bir ilişkisi olan) ve başına komik işler gelen biri yaratılmış olmasıydı.

Yaratılmış yaratılmasına da karakter tam oturmamış geldi bana.

Tavır ve davranışları itibariyle, zaman zaman sümsük, zaman zaman gey vari tonlamalarda konuşan -ama tamamen heteroseksüel olduğunu bildiğimiz- ve zaman zaman da "Burhan Altıntop" karakterinden çalıntı konuşma biçimiyle Celal tam tanımlanamaz bir kahramandı.

Ceren çok sevdiğim bir oyuncu olan Ezgi Mola tarafından canlandırılmıyor olsa belki de hiç gitmezdim bu filme, yani en azından gişe hasılatındaki bir biletin sebebi odur:) Yine de daha ön planda olacağı bir senaryo olsaydı çok hoşuma giderdi.

Ceren'in ev arkadaşı için yazılmış karakter feciydi. Ağzı bozuk, her iki lafından biri küfürlü korkunç bir tipti ve hiçbir sahnesinde de beni güldürmedi açıkçası.

Celal'in ev arkadaşı ise Amerikan sitkomlarından özenilmiş de yaratılmış, ciddi tavırlarla espri üreten ama tamamen antipatik görünen ve gereğinden fazla rol almış bir karakterdi.

Ben ne bekliyordum bilmem, zeka ürünü espriler olmayacağını baştan bilerek, belki durum komedisinden iyi bir gülmece ortaya çıkmıştır umuduyla ve fakat özenle yaratılmamış karakterlerin üzerlerine yakışmayan replikleri söyledikleri yine argodan ve küfürden kaçınılmamış 15 yaşüstü bir film buldum.

Filmin en çok beğendiğim bölümü ise açılış jenerik bölümü oldu. Celal ile Ceren'in sevgili oldukları günlerdeki sevimli hatıralarından oluşan sahneler çok hoştu.

Not: İnsanları ağlatmak kolay, güldürmek zordur. Dram türündeki filmleri çoğunluk beğenirken komedi türü çok fazla eleştiri alır.
Çünkü insan olarak zayıf olduğumuz noktalar çoğu zaman örtüşürken bizi eğlendiren şeyler yaşam biçimimize göre çok farklılaşır. Komedi türünde film yapmak cesaret ister.

Celal ile Ceren bana fazla hitab etmemiş olabilir ama belki sizi çok güldürür. İzleyip yorumlarınızı yazmanızı merakla bekliyorum.

25 Ocak 2013 Cuma

Ev yapımı pizza

Bizim oğluş ergenlik dönemindemidir nedir bilemiyorum okuldan eve gelince bir canım sıkıldı tutturuyor gidiyor. Kendileri 4,5 yaşında bilmeyenler için:)
Papaz kaçtıyı pek seviyor bu ara hemen oturup oynuyoruz. Biter bitmez vızıldamaya başlıyor "canım sıkılıyor da canım sıkılıyor,
dama oynuyoruz, o bitiyor başlıyor hemen sıkılıyorum

seninle bir faaliyet yapalım" diyor,
bir yanda Aryoş biryanda Doruk bul bakalım bir faaliyet kolaysa, zaten öyle elişlerine fazla becerim yoktur benim, doğru dürüst resimde çizemem, geometrim sıfır olduğu için kağıttan ev falanda yapamam işim zor yani,
-Kitap okuyalım diyorum,
-ıııh!
-resim yapalım,
-ama sende benimle yap
-tamam yapıyım ne yapalım,
geometrik desen yapmayalım bugün
-ne yapalım peki
bilmiyorum oooof bişey yapalım anne,

işte buaralar böyle geçiyor akşamüstlerimiz, Doruk'u eyleyemiyoruz evde, hergün onu şaşırtacak veya keyif alacağı değişik birşeyler yaratmadığımız sürece işimiz zor. Aslında belki de tek istediği arkadaş, havalar soğuk olduğu için bahçeye de çıkamıyoruz.
Arya biraz daha büyüse beraber oynarlar diye düşünüyorum, az kaldı:)

Bugün de yine ne yapsak ne yapsak diye düşünürken aklıma birden mutfak faaliyeti geldi. İkimizde küçüklüğünden beri çok eğleniriz mutfakta.
Ne zamandır ev yapımı pizza yapalım diye konuşuyoruk Doruk'la. Bu fikri de bize Calliou vermişti:)
Hemen kolları sıvadık ve evdeki kıt kaynaklarla bir ev pizzası yapmaya giriştik.
Malzemeler odukça kolay bulunur ve sonuçta oldukça lezzetli, tavsiye ederiz:)

Kolay Pizzamızın tarifi şöyle,

2,5 su bardağı un
Yarım su bardağı sıvıyağ
1 yumurta
2 çorba kaşığı yoğurt
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığı tuz

Hamuru yoğurup biraz dinlendiriyoruz ve üzerine hafif sulandırdığımız salçayı sürüp istediğimiz malzemeleri koyup fırına veriyoruz.
Biz üstü için, kırmızı biber, kurutulmuş domates, soğan, yeşil zeytin, ceviz ve kaşar rendesi kullandık. (Dedim ya evde ne varsa partisi bu:)

Veeee afiyet olsun:)




23 Ocak 2013 Çarşamba

İki Vasat Film - Umut Işığım - Entrika

Umut Işığım - Silver Lining Playbook
Yönetmen: David O Russel
Oyuncular: Bradley Cooper, Jennifer Lawrence, Robert de Niro

Konusu: Pat Peoples (Bradley Cooper) her zaman bardağın dolu tarafına bakan, “Her şeyde bir hayır vardır,” sözüne inanan bir adamdır. Karısı kendisini başka bir adam için terk ettikten sonra akıl hastanesinde kalan Pat, karısını geri kazanmaya ve hayatını yeniden düzene sokmaya kararlıdır. Moralinin bozulmasına asla izin vermemeye çalışan Pat anne babasının yanına taşınır ve kendisini karısının istediği türden bir adam olmaya çalışmaya adar. Ancak bu zor bir mücadeledir. Taa ki hayatı istediği gibi gitmeyen güzel bir genç kadın olan Tiffany (Jennifer Lawrence) ile tanışana kadar.Çift birlikte hayatlarını yönlendirmeye ve kendi kişiliklerine sadık kalmaya çalışacak, bu süre içerisinde benzersiz bir dostluğa, hatta aşka bir adım uzaklıkta olacaklardır. (www.sinemalar.com)

Umut Işığım, Oscar'a 8 adaylığı olan bir film, imdb puanı 8!
Nasıl oluyor anlamadım tıpkı benim gibi film sever pek çok izleyici gibi.
Vasat buldum.
Oyuncular iyi oynamış tamam ama artık kötü oyunculuk örneği zaten pek yok.
Senaryo ve kurguyu hiç özgün bulmadım çok yüzeysel ve sıradandı.
Karakerleri derinden tanıyamadaık özellikle anne baba karakterini ve bahis oynadıkları Randy'nin kim olduklarını hiç yansıtmamışlar.
Bütün film Pat'in sayıkladığı eski karısı Nikki kimdir bilmiyorum.
Totem konusunun çok üstünde durulmuş ve bütün komedi bunun üstüne dönüyordu Robert deNiro 'da bağırıp çağırmaktan başka birşey yapmadığı rolünde Oscar adaylığı aldı.
Benim için filmdeki tek iyi ve şaşırtıcı Jennifer Lawrance'ın oyunculuğu oldu, en son Açlık Oyunlarındaki Katniss karakterinden sonra 180 derece dönüşle yeni bir karaktere bürünmüş ve hakkını vermiş.
Hadi bakalım!

Entrika - Arbitrage



Yönetmen: Nicholas Jarecki
Oyuncular: Richard Gere, Susan Sarandon

Konusu: Miller, başarılı bir iş adamı ve aile reisi portresi çizmektedir ancak başı büyük belâdadır. Yaptığı yolsuzluklar ortaya çıkmadan borç batağındaki şirketini büyük bir bankaya satmaya, bu durumu ve sevgilisi Cote ile yaşadığı gizli ilişkiyi ise ailesinden saklamaya çalışmaktadır. Tam şirketini satmak üzereyken, beklenmedik bir olay yüzünden ailesi, imparatorluğu ve işlediği suç arasında sıkışıp kalır. (www.sinemalar.com)

80'lerden kalma bir film.
Richard Gere bildiğimiz adam herşeyiyle eski filmlerindeki gibi. Aynı yani, ileri geri gitmemiş.
Filmin konusu ve sunumu vasat. İzledikçe bir ışık görürüm belki bir rüzgarla yönü değişir diye umut ettim ama olmadı. Hiç şaşırtmadı. Biteviye.
Oldu da bitti maşallah şeklinde bağlandı ve bitti film.
Susan Sarandon'un oynadığı karakter filmin sonu için bu kadar önemliyken tüm film geride bırakılmış ve sığ kalmış.
İzlendikten hemen sonra unutulacak hiç iz bırakmayacak bir film. Maalesfe yıllardır televizyonda izlediğimiz sıradan filmlerden bir adım öne çıkamamış.



19 Ocak 2013 Cumartesi

Amour - Aşk - Michael Haneke (2012)

Bu film size öyle çok soru soracak, günlerce üstünde düşündürtecek ki hazırmısınız.

Benim için iyi bir filmin yapması gereken herşeyi yapıyor yani bana bildiğim fakat üstünde düşünmeye vakit ayırmadığım konuları sunuyor.

Haneke, aşkın bambaşka ve çoğu kişinin aklına gelmeyecek bir boyutunu ortaya koyuyor ve öyle yalın yapıyor ki bunu donup kalmaktan başka birşey yapamıyorsunuz.

Ağır bir yemekten kalkıp hazmını nasıl zor yapıyorsak bu filmin de hazmı belki günlerce sürecek. Sürmesi de gerekli tıpkı filmi izleyen herkesin bu hazımsızlığı çekmesinin gerektiği gibi.

Aşktan bahsediyor filmde hem de upuzun bir süre yaşanmış bir aşktan. Belki 60 yıl sürmüş kimbilir. 
Artık yaşlanmışlar ama beraberler, bir hayatı birlikte paylaşmışlar neler yaşamışlar bilmiyoruz ama mutlular birlikte olmaktan.
Eskisi gibi hzılı ve enerjik değiller ama hala aynı zevkleri paylaşıyorlar, konserlere gidiyorlar, sabah sohbet ederek kahvaltılarını ediyorlar, günün ağır akışına birlikte ayak uyduruyorlar.

Birlikte yaşlanmanın arzusunu gerçekletirmişler.
Hayat sonsuz değil.
Ya biri bir gün tökezlerse ne olacak.
Elbetteki yaşam arkadaşı, tüm hayatının aşkı, onun elinden tutacak, onu kaldırmaya tüm gücüyle çalışacak.
Gücü yetecek mi peki
Ne kadar süre aşkının sona gidişini izleyebilir, böyle birşeye mecbur kalmak ve güçlü olmak ne kadar zor.
Yıllarca yaşattıkları aşkı yok etmeye çalışan nedir.
Yaşlılık.....
Önlenemez......
Sorgulanamaz.....
Kabullenmeli.......


Amour
Yönetmen: Michael Haneke
Oyuncular: Emmanuelle Riva, Jean Louis Trintignant
İmdb Puanı: 8.1


8 Ocak 2013 Salı

Dünyanın Oluşumu Belgeseli

Bu videoyu paylaşmak istedim, çünkü herkesin izlemesini istiyorum, dünyanın 5 milyar yıl önce nasıl oluştuğunu ve evrim teorisini tane tane ve müthiş görsellerle açıklayan National Geographic yapımı harika bir belgesel. Çoluk çocuk izleyin....