29 Haziran 2011 Çarşamba

Günün Önerileri 29 Haziran Çarşamba

Bugün Japon sinemasından birkaç önerim olacak. Kültürlerine ve yaşam biçimlerine izlediğim filmler ve okuduğum Japon yazarların kitaplarından bildiğim kadarıyla hayran olduğum, nezaket, saygı, çalışkanlık, alçakgönüllülük ve mütevaziliği bana hep hatırlatan bir millettir Japonlar.
İzlediğim filmlerden birkaçını sizlere de önereceğim.

Yedi Samuray - Akira Kurosawa (1954)

Elbetteki başlangıç olarak sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri olan Akira Kurosawa'nın Seven Samurai filminden bahsetmeli.
Üç saati aşan bu uzun soluklu siyah beyaz dönem filmi dünya sinemasının en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir, aynı zamanda yönetmen Akira Kurosawa'nın uzun yönetmenlik kariyerinin de zirvesini oluşturur.
Başta Yedi Silahşörler (The Magnificent Seven) olmak üzere batı sinemasında birçok filme ilham kaynağı olmuştur.
Koreografisi ustalıkla düzenlenmiş savaş sahneleri, seyircinin kendisi ile özdeşleştirebileceği kadar iyi ve derinlemesine işlenmiş karakterler, aksiyonla harmanlanmış mizah ve o dönemin ruhunun iyi yansıtılmış olması filmi klasikler arasına sokmuştur.(1)

Konusu kısaca,
16. yüzyıl Japonya'sında düzenli bir şekilde silahlı haydutlar olan "nobushi" ("eşkıya samuray") saldırısına uğrayan ve ürünleri yağmalanan fakir bir köyün ahalisi bir "rōnin"den ("efendisiz samuray") yardım ister. O da kendisi gibi işsiz olan 6 samuray ile birlikte silah bile satın alamayacak kadar fakir olan bu köylülere karın tokluğuna kendilerini savunmasını öğretirler ve hep birlikte haydutlarla kıyasıya bir savaşa girerler.

Dolls - Takeshi Kitano (2002)

Geçiyoruz bir başka ünlü Japon yönetmen Takeshi Kitano'ya. Kitano aynı zamanda komedyen, şarkıcı, aktör, film yapımcısı, senarist, yazar, şair ve ressam. İşte yetenek açısından compact bir Japon yapımı insan:)
Bahsedeceğim film kendisinin yazıp yönettiği Dolls filmi.
Film, bir "Bunraku" oyunuyla açılış yapıyor.

Bunraku, 17.yy da Japonya'da doğmuş geleneksel bir kukla tiyatrosu.
1m civarında olan bebekleri elleriye oynatan kuklacılar, onları seslendiren bir okuyucu ve mızrapla çalınan üç telli bir Japon çalgısı olan Şamiseni çalan çalgıcadan oluşuyor bu gösteri.

Bu etkileyici açılıştan sonra birbirlerine bellerinde uzun bir iple bağlı genç bir çifti yürürken görürüz. Eğer açılıştaki kukla tiyatrosnun iyi takip ederseniz bu geçişi çok anlamlı bulacaksınız. Bu noktada kukla tiyatrosunun devamı niteliğinde gerçek kişilerle anlatılan bir öyküyü izleyeceğimizi anlıyoruz.
Düz bir zaman çizgisinde ileremeyen senaryo da her sahne bir sonrakine kehanette bulunur şekilde hazırlanmış.Kahramanların hikayesine orta noktadan dahil olup, sebep ve sonuç ilişkilerini tüm filmle keşfediyoruz.

Takeshi Kitano diyince, kendisinin oyuncu olarak katıldığı ünlü bir Japon yapımı film daha varki, vahşsetin son raddesinde ama toplmusal değişime de bir okadar eleştirel boyutta yapılmış bir filmden bahsetmeliyiz.

Battle Royale - Kinji Fukasaku (2000)

Takeshi Kitano bu filmde kötü öğretmen rolünde oynamıştır.

Olay, yakın gelecek olarak tabir edilen 2000 yılından sonra Japonya'da, hükümetin gençlerin neden olduğu şiddet eylemlerinden dolayı onlara olan güvenini ve inancını kaybetmesiyle onlardan korkmasından ötürü "BR" (Batoru Rowaiaru) yasaları ortaya çıkarılmıştır.
"Battle Royale" kanunlarına göre her yıl ülke içinden rastgele bir lise sınıfı seçilir ve bu sınıfın öğrencileri yerini yine hükümetten kimsenin bilmediği bir adaya götürülürler.


Bu seneki "Battle Royale" için Nobu'nun sınıfı seçilir. Nobu ve arkadaşları hükümet tarafından "Battle Royale" adasına kaçırılırlar. Adada onları öğretmenleri Takeshi karşılar ve oynayacakları oyunun kurallarını açıklar.
Kurallar basittir, Nobu ve 41 arkadaşından sadece bir kişi adadan canlı olarak ayrılabilecektir.
Hükümet tarafından gençlere içinde farklı silahlar ve yeterli miktarda yiyecek bulunan bir çanta verilir. Gençler, adadan canlı çıkabilmek için 3 gün içinde birbirlerini öldürmek zorundadırlar. Kurallara göre belirtilen süre dolduğunda hâlâ birden fazla öğrenci hayatta kaldıysa, her birinin boyunlarına takılı vaziyette duran tasmalar otomatik olarak patlayacaktır. Kurallara karşı gelen gençler yönetim tarafından öldürülecektir. Bir gün öncesine kadar sınıf arkadaşı olan 42 genç, hayatta kalmak için birbirlerini acımasızca öldürmeye başlarlar.(1)

Bu kadar şiddetten sonra şimdi bambaşka bir duygusal seviyeye geçiyoruz.
Animasyonun büyük ustası Hayao Miyazaki'den bahsedelim.

Hayao Miyazaki
Genelde ormanın ruhunu ve doğaüstü canlıları konu alan animasyonlar yaratmıştır. Genel olarak tema doğaüstü canlıların, insanların acımasızlığına karşı ormanları korumalarıdır.
Büyük küçük heryaştan insanın keyifle izleyeceği bu çizgi filmler hayal dünyasının sıcacık ortamına açılan kapılar gibiler filme eşlik eden müzikler ise ruhu dinlendirecek türden.





- Ruhların Kaçışı animasyon filmi birçok ödülün yanısıra Oscar kazanan ilk animedir. (2001)

(Chihiro, kasabasından taşınmış on yaşında küçük bir kızdır. Yeni taşındığı kasabada ise karşılarına ilginç bir yapı çıkar. Her ne kadar bu yapının içine girmek istemese de anne ve babasının peşinden girer. İşte bu ilginç yolculuk böyle başlar. Önceleri terk edilmiş görünen bu yapı geceleri büyük bir canlılık kazanır. Bu yapı ruhların bir tür dinlenme ve temizlenme yeridir. Chihiro sihirli yiyeceklerden yiyen ve domuza dönüşen anne babasını kurtarabilmek için genç Haku'nun yardımı ile oradan kurtulmaya çalışır.)


- Prenses Mononoke ile Japonya'da gişe rekorları kıırmıştır.

(Aşitaka, köyüne saldıran şeytanlaşmış domuz tanrıyı öldürürken şeytanın koluna bıraktığı izi ölene kadar taşıyacaktır. Aşitaka bu lanetin geldiği yeri öğrenmek için köyünden uzaklaşır. Gittiği yerlerde Demir Şehri adında demir madenini işleyip ölümcül silahlar yapan ve bu silahları ormanın hayvanlarıyla savaşmakta kullanan Leydi Eboşi ile karşılaşır. Aşitaka bu savaşa son vermek için daha önce karşılaştığı kurt kızı San ile birlikte kendini bu savaşın içinde bulur. Aşitaka hem barışı getirmek hem de kurt kızı San'ın güvenini kazanmak için mücadele edecektir.)





- 1974 yapımı Heidi çizgi film dizisinin sahne tasarım düzenlemesini Hayao Miyazaki yapmıştır.









(1) Vikipedia'dan alıntı.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Günün Önerileri 27 Haziran Pazartesi

Pazartesi yeni bir haftaya başlangıç demek, alınan kararların uygulanmaya başlanacağı gündür aynı zamanda, diyet yapılacaktır, spora başlanacaktır ya da sağlıklı beslenme haftası olacaktır belki de. Ben de şöyle bir öneri getireyim ÜÇLEMELER'e başlama zamanı olsun:)
Yusuf Üçlemesi - Semih Kaplanoğlu

Yusuf adlı karakterin değişimini ters bir kronolojiyle "doğa - uygarlık" çatışması alttemasıyla  konu alan Yusuf Üçlemesi sembolik uslubuyla pek çok şey anlatan etkileyici bir üçleme.
Her filmin her sahnesi uzun uzadıya incelenecek ve her duruşun her cümlenin bir anlam teşkil ettiği görüntülerle dolu.
Üçlemenin ilk filmi Yumurta'da "uygarlık" temasıyla başlangıç yapıyor.
Çok maindar bir açılış sahnesinin ardından, Yusuf, sahip olduğu kitapçı dükkanında kitaplar arasında sıkışıp kalmış, içe dönük ve dış dünyayla iletişimini kısıtlı tutan bir yapıda gözükmektedir. Annesinin ölüm haberiyle kısa bir süre için kasabasına geri dönmek zorunda kalır. Bu dönüş ile Yusuf'un içindeki doğa-uygarlık çatışmasını izleyecek ve kaybettiği duyarlılığını nasıl geri kazandığına tanık olacağız.
Üçlemenin sırasıyla diğer filmlerinde Süt ve Bal'da ise doğadan kopuş ve Yusuf'un içsel yaşamı gençlik ve çocukluk anılarıyla ortaya konulmakta.

Üçlemenin her filmiyle toplamda yerli ve uluslararası onlarca ödül alan bu muazzam filmler mutlaka arşivinizde olmalı.



New York Üçlemesi - Paul Auster

Paul Auster, benim çok sevdiğim Çağdaş Amerikan yazarlarından biri. Bir kitabını bitirdikten sonra yenisine başlamamak elde değil:)
Tasvirleri, karakter analizleri ve olay örgüleri hem yalın hem de bir puzle'ın parçaları gibi birleşmeyi bekleyen yapıda.

New York Üçlemesi üç ayrı gibi gözüken romanın biraraya toplandığı bir kitap. Her roman kendi içinde bir hikaye barındırsa da ve bir sonuca ulaşmış gibi gözükse de aslında birbirine açılan gizli tünellerden oluşmakta.
Bunun yanında her hikayenin içinde başka hikayelerde yatmaktadır.

Yazar her üç kitapta da okuyucuyu bir dedektiflik hikayesiyle sürüklerken, arayanın ve arananın zihinlerine sokuyor, onların düşüncelerinin en ufacık ayrınıtılarını gözler önüne seriyor.

Bir kişiye bağlı olarak yaşayan, onun zihninden geçeni anlamaya ve hatta o olmaya çalışarak zaman içinde tüm benliğini, değerlerini yitiren karakterlerin bir Auster klasiği olarak dibe vurup tekrardan var olma çabaları sonucu kayıp ve kazançlarının muhasebesine tanık oluyoruz.
Keyifli okumalar,

Madem konumuz üçlemeler, bugün yapılacak MFÖ konserinden bahsetmeden olmaz.

40 yıllık birliktelikleriyle Türkiye'nin efsane üçlüsü, şarkılarını ezbere bildiğimiz kültleşmiş grup bu akşam Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesinde.
Saat 21:00 deki konsere hala bilet kaldımı bilmem ama benden hatırlatması.
Biletler Biletix'de.




24 Haziran 2011 Cuma

Günün Önerileri 24 Haziran Cuma

Bugün önerilerimin konusu Zeka Ürünleri. Zeka diyince kendim de anlam olarak araştırma ihtiyacı hissettim, yani kimleri zeki olarak nitelendirilebiliriz veya zeka ile akıl arasındaki fark nedir. İşte cevaplar:

Akıl doğru düşünce üretmekle ilgilidir. Zekâ ise genelde uygulayıcı olarak düşünülebilir.

Akıl kuramlar ve kurallar ortaya çıkarırken, zekâ bunların pratikte uygulanmasını sağlar.

Başka bir açıdan bakıldığında zekâ düşünebilme gücü ya da yeteneğidir.

Doğru düşünceye ulaşmak ya da sahip olmak ise akılla olur.

(Yeni Rehber Ansiklopedisi 20. cilt: 335. sayfa. 13 Şubat 2010)
Sleuth (2007) - Kenneth Branagh

Hangimiz daha zekiyiz? İşte birbirlerine tuzak kurarak isteklerini elde etmeye çalışan ve kendini diğerinden zeki zanneden iki adamın tehlikeli oyunları.
Sleuth, tiyatro oyununu hatırlatır şekilde tek bir mekanda ve sadece iki kişinin oynadığı bir film. İntikam ve zeka üzerine kurulu hikaye tam bir kedi fare mücadelesi gibi. Terazinin ibresi tüm film boyunca iki tarafa da kaymakta ve izleyiciyi bir sonraki hamleyi merakla bekler hale getirmekte.

Çok satan dedektif romanları ile ünlenmiş yaşlı milyoner yazar Andrew şehir dışındaki yüksek teknoloji ile donatılmış lüks malikanesinde yalnızdır. Karısı Maggie onu kendinden daha genç, Milo adında işsiz bir oyuncu için terketmiştir.
Genç, zeki ve hırslı bir insan olan Milo, Andrew'ın daveti üzerine malikaneye gelir. Milo'nun amacı Andrew'ı boşanma kâğıtlarını bir an önce imzalamaya ikna etmektir. Andrew kağıtları imzalayacağını fakat bunun bir bedeli olduğunu söyler.
Oyuncular: Michael Caine, Jude Law

Not: Sleuth, Anthony Shaffer'in yazdığı 1970 tarihli Tony ödüllü oyunundan adapte edilmiştir. Bu oyun aynı zamanda Eylül 1970'te Dormen Tiyatrosu tarafından Son Gülen adıyla sahneye konmuştur.


Gülen Düşünceler - Bernard Shaw
Zeka, düşünebilme gücü ve yeteneği ise o zaman dünyayı düşüncelerine hayran bırakan Bernard Shaw'ın Gülen Düşünceler kitabını bir başucu kaynağı olarak önereceğim. Şakir Eczabaşı Shaw'un canlı, olağanüstü ve yalın "gülen düşünceleri"ni bütünleştiren bir seçki hazırlamış.
Shaw'un düşünceleri çeşitli başlıklar altında toplanmış. Örneğin Çağdaş Yaşam, Kadınlarla Erkekler, Sanatlar Sanatçılar, Evlilk Mutluluk, Zenginlerle Yoksullar....

Bernard Shaw 1856 - 1950 yılları arasında yaşadı ve kitapta da göreceksiniz ki düşünceleri elbette yaşadığı dönemin düşünce yapısına çağdaş bir yaklaşımla karşılık vermek olmuş. Günümüzde bakıldığında bazı söylemleri çağdışı gibi görünebilir ama düşündüklerini karşısındakini gülümseterek dile getirmesi olağanüstü bir yeteneğin göstergesi.

Bernard Shaw kendini şöyle anlatıyor:
- Benim güldürme yöntemim, gerçeği açıkça söylemek. Yeryüzün en büyük şakasıdrı, gerçek....
- Sessizliğe inananlardan yanayım; bu konuda saatlerce konuşabilirim.


İhsan Cemal Karaburçak Sergisi


20. yüzyıl Türk resminin en özgün isimlerinden ve az sayıdaki otodidakt ressamlarından biri olan İhsan Cemal Karaburçak, 7 Nisan - 6 Temmuz 2011 tarihleri arasında Pera Müzesi'ne konuk oluyor.

Özgün üslubu kadar renkleri, özellikle de tuvaline imzası kadar yer etmiş "mor"uyla tanınan sanatçı, ölümünden 40 yıl sonra yaklaşık 90 yapıtıyla sanatseverlerle buluşuyor.

Yer:Pera Müzesi:Meşrutiyet Cad. No:141 Tepebaşı Beyoğlu T:0 212 334 99 00
Tarih : 07 Nisan-03 Temmuz 2011



23 Haziran 2011 Perşembe

Günün Önerileri 23 Haziran Perşembe

Eveeet, bugünün temasını Eğlenceli Yolculuklar olarak belirledim. Buna uygun olarak da hem kitap hem film önerilerim sizleri çok güldürecek türdeler.

Broken Flowers - Jim Jarmusch

Bilenler bilir ben bir Jim Jarmusch hayranıyım (Ceren sağolsun beni ilk bu önereceğim filmle tanıştırmıştır). 
Amerikalı bağımsız yönetmen Jim Jarmusch gerçektende her filmiyle beni kendine hayran bırakan çok özgün bir senarist ve yönetmen. Broken Flowers filmi ise onun vazgeçilmez temalarından yine absurd bir yolculuk içermekte.

Don, küçük bir servet yaptıktan sonra sakin bir emeklilik geçirmek isteyen tasasız, vurdumduymaz bir adamdır. Tek yaptığı evinde oturup film seyretmek ve müzik dinlemektir.
Birgün ismini vermeyen eski kız arkadaşlarının birinden, 19 yaşında bir oğlu olduğunu ve onu aramaya çıktığını yazan bir mektup alır. Bu mektup Don'da hiçbir etki yaratmaz ama komuşusu Winston bir araştırma yapması için onu ikna eder.
Ve mektubun gelebileceğini tahmin ettiği 5 eski sevgiliyi ziyaret etmek üzere Don yola çıkar.
Don'un eski sevgilileriyle karşılaşması, diyalogları ve Don'un sakin ve kayıtsız tavırları izlenmeye o kadar değerki. Standart bir komediden farklı olarak ne şaklabanlıklar ne sakarlıklar ne saçma laflar var, sadece içine düşülen yabancılaşılmış durum komedisi var.
Çok acayip bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Oyuncular: Bill Murray, Jeffry Wright, Sharon Stone



Oteller Kitabı - Ferhan Şensoy

Usta oyuncu ve yazar Ferhan Şensoy bu kitapta size hangi otelde kalmamak gerektiği konusunda bilgi veriyor. Efsanevi uslubuyla ve her satırda kahkalarla güldüren anlatımıyla Oteller Kitabı çok eğlenceli.
Hayatı turnelerde geçen Ferhan Şensoy bir çok şehirde ve ülkede kaldığı otelleri ve diğer anılarını bu kitapta toplamış.
Ferhan Şensoy'un kitaplarını okurken kulaklarınızda onun konuşma melodisini hissediyor ve bu sizi daha da güldürüyor.
Benim önerim toplum içinde okumamanız çünkü kahkahalarınızdan antipatik görünme riskiniz yüksek.
Kitabın önsözünden ufak bir alıntı ile sizi başbaşa bırakıyorum.

Kuş yuvası otelinize, Kuşadası’na ulaşmadan ulaşacağımı düşünemediğim için önce oteli pas geçtim. Kuşadası’nı aheste beste geçtikten sonra, bir benzinciden tüyo alarak Söke yolundan tornistan yapıp kuş yuvası otelinize ulaştım 19 Temmuz 1994 Salı günü gayet sieasta ikindi suları………………………



Eve telefon edip, vukuatsız olarak Kuşadası’na ulaştığımı bildirmek derdindeyim. Telefona el attım. Sıfır denedim, dokuz denedim, hat alınmıyor. Telefonun çevre düzenlemesinde, hangi numaraya basılınca telefonun infilak edeceğine dair bilgiler yok. Gelişigüzel kimi numaralara değişik parmaklarımla dokunmaca oynarken santral çıktı karşıma……..


Otelden sinemaya giderken resepsiyona, devrisi gün için istediğim gazetelerin listesini bıraktım. Gece otele döndüğümde, Resepsiyon Bey, oda anahtarımla birlikte, gazete listemi uzattı.


- Benden bana not gelemez Resepsiyon Bey! …… diyerek ona kağıdı verdim. Resepsiyon Bey bir an şaşkınca kağıda baktı ve neresine n’apıcağını çok iyi şavullayamadığı o kağıdı, gene oda numaramın deliğine soktu. Sokmuş olmanın huzuruna erdi. Devrisi gün oteli terkederken bu notun bana gene uzatılacağını algılamış olarak, çalışmadığını artık öğrendiğim asansörü pas geçerek, çalışana bindim, kocaman odama çıktım.


Arada bir kaçamak yapıp dışarıda güzel bir yemek yemek ne güzel olur değil mi? Bu sefer damak tadımıza yakın ama bilmediğimiz lezzetlerle buluşmak için Lübnan yemeği önereceğim size.

Al Bushra


İstanbul’un en iddialı Lübnan yemeklerini sunan Al Bushra, nefes kesen Boğaz manzarası eşliğinde yazlık mekanı ile Hilton İstanbul bahçesinde yerini aldı!
Lübnan usulü yaprak dolması “Warakenab”, bulgurlu çiğ et “Kebbeh Nahey”, Lübnan mutfağının vazgeçilmezi “Falafel”, kıymalı fıstıklı börek “Samboussik” gibi mezelerin yanı sıra kömürde pişirilen “Castaleta” , “Jawaneh Dajaj” gibi tavuk ve et çeşitleri Al Bushra’nın iddialı lezzetleri arasında yer alıyor.
Masalarda yer alan döner bakır sinilerin üzerinde servis edilen yemekler, Al Bushra menüsü veya Şef’in özel menüsü eşliğinde sunuluyor. Zengin şarap menüsüyle dikkat çeken Al Bushra’nın kabak ve ceviz tatlıları deneyenleri şaşırtırken, enfes kuru baklavası ise Gaziantep'ten geliyor.
Detaylı bilgi ve rezervasyon için: 0212 343 80 81

22 Haziran 2011 Çarşamba

Günün Önerileri 22 Haziran Çarşamba

Bugün tarih temalı birkaç önerim olacak. Malum Çarşamba günü Muhteşem yüzyılı çağrıştırıyor çoğu kişide izlence olarak, ben de buradan yola çıkarak o dönemle ilgili seçkiler yaptım. Bugün önereceğim filmin özellikle Kanuni Sultan Süleyman dönemiyle çakışmasını istedim (1495- 1566) Bu yıllar arasında Avrupa'daki durumu anlatan ve özellikle din reformları ile ilgili bir film seçtim.

Luther - Eric Till

Kostümlü dönem filmlerini sevenlerdenseniz ve aynı zamanda tarihten izleri de yakından seyretmeyi seviyorsanız işte size bir tarih filmi.

Martin Luther'in rahip oluşuyla başlayan film protestanlık fikrinin gelişimi ve önlenemez yayılımıyla devam ediyor.

Protestanlık mezhebinin hangi haklı sebeplere dayanılarak oluşturulduğunu ve nasıl bir inanç sistemi olduğunu çok iyi ifade eden ve bir kez daha çoğu filmde olduğu gibi Hıristiyanlık inançlarını sivrice eleştiren bir konuya sahip.

Başrollerde Joseph Fiennes ve Alfred Molina'nın oynadığı film 2003 yapımı.






Bu Mülkün Sultanları 36 Osmanlı Padişahı

Dizilere kızıyoruz mızıyoruz ama bazen de bizi arştırmaya iten ve heveslendiren yapımlar da oluyor. Mesela Hatırla Sevgili'yi izlerken yakın siyasi tarihimizle ilgili pek birşey bilmediğimi farkedip hemen kitapçıları dolşamaya başlamış ve harika kitaplar bulmuştum. Bunlarla ilgili başka bir yazı hazırlamayı düşünüyorum.

Bugün yine Muhteşem Yüzyılın şerefine padişahlarla ilgili sizin de aklınıza düşen sorular, padişahların hiçbirzaman düzgün sayamadığımız sıraları, ve kısaca herbiri hakkında başarıları, yaşamları, aile hayatları ilgili kısa bilgileri derli toplu olarak bir kitapta okumak isterseniz Bu Mülkün Sultanları kitabını önereceğim.
Necdet Sakaoğlu'nun hazırladığı bu kitap Oğlak Yayınlarından çıkmış.





Aşk Mektupları - Müşfik Kenter

Hala kıyıda köşede kalmış tiyatro oyunu bulabiliyoruz neyseki. Tiyatroya doyamadım, kışa kadar nasıl beklerim diyorsanız işte bu akşam harşka bir oyun var.




Yazan: A.R. Gurney
Çeviren : Armağan Ersin
Yöneten : Müşfik Kenter
Oynayanlar: Müşfik Kenter & Kadriye Kenter

Ünlü Amerikan yazarı A.R. Gurney'nin “Aşk Mektupları” adlı oyunu, her şeyi kitabına göre yapan uslu çocuk Andy ve asi sanatçı ruhlu Melissa'nın birbirlerine çocukluklarından başlayarak yaşamları boyunca yazdıkları mektuplarla anlatılan sıra dışı bir aşk hikâyesi. Onlarca klasik ve modern eserlerde aldıkları roller ile Türk Tiyatronsun en önemli isimlerinden Müşfik Kenter ve Kadriye Kenter ENKA sahnesinde.

“Her şeyden çok sana yazmaya bayılıyorum. Sana yazdığım zaman kendimi gerçek bir aşık gibi hissediyorum. Sana elceğizimle, kendi kalemimle ve tüm yazarlık hünerimle yazdığım bu mektup sadece ve sadece 'benden' geliyor sana. Böylece kendimi sana sunuyorum...
Beni yırtıp atabilirsin, saklayabilirsin veya bugün, yarın yahut ölene kadar istediğin kadar durup durup okuyabilirsin.”

Yer:Enka Açık Hava Tiyatrosu,  Enka Sadi Gülçelik Spor Tesisleri, İstinye, İstanbul
Tarih : 22 Haziran 2011 Çarşamba 21:15
Fiyat : 23,50 TL
Bilet Satış Yerleri :Biletix







21 Haziran 2011 Salı

Günün Önerileri 21 Haziran Salı

Bugün çok sevdiğim bir tatlının tarifini önereceğim. Gözlerimdeki vaka devam ettiği için onları çok fazla yormadan tek bir öneri yapabileceğim ancak:)
Bu tatlının yapımı hem çok kolay hem de öyle güzel bir sunumu oluyor ki, ben burada yayınlayacağımı bilsem daha güzel bir pozunu çekerdim.


Nane Likörlü Elma Tatlısı

Malzemeler

10 adet küçük boy elma (Amasya elması tercihen)
1 şişe Nane likörü
3-4 tatlı kaşığı toz şeker

Elmaların kabuklarını soyup, ortasını oyuyoruz ve tencereye yanyana oturtuyoruz, nane likörünü ve şekerini ilave edip kaynatıyoruz,
Ara ara elmaları ters yüz edebilir veya kaşıkla likörü üstlerine gezdirebilirsiniz. Elmalar yumuşayınca ocaktan alıp soğumaya bırakıyoruz.

Süslemek için

Ben süslemek için elmaların ortasına kaymak ve tabağa da nar serpiştirmiştim. Başka bir öneri olarak elmaların ortasına muz veya ananas yerleştirebilir, yanlarına kiraz koyabilirsiniz. Veya hayal gücünüz size başka şeyler yaptırabilir.
Afiyet olsun

20 Haziran 2011 Pazartesi

Günün Önerileri 20 Haziran Pazartesi

Günün Önerilerine bugün sadece birbaşlık ekleyeceğim. Perşembeden beri sol gözümde başlayan mikrobik durum bu sabah itibariyle sağ gözüme de hatta eşimede sıçramış durumda sonuç olarak iki gözüm istemsizce akmakta ve her tarafı buğulu görmekteyim. Ama vazife bilinciyle bugüne en azından bir öneri yapmadan geçmek istemedim.

Bir video izlemenizi önereceğim. Anadolu'nun Kayıp Şarkıları adlı bir albümden hatta bir belgeselden bir parça bu.
Bu belgesel projesi Nezih Ünen tarafından bizzat Anadolu gezilerek ve Anadolu müziklerine modern uygulamlarla yepyenibir hal kazandırılmış.
Web sitesinden alıntıladığım sinopsis şu şekilde. Aşağıdaki video ise harika çalışmalardan sadece bir tanesi, ben bayıldım ya siz?

Sinopsis



Antik kültürleri, imparatorlukları, mitolojileri ve yaşanmış görkemiyle dünyada eşi benzeri olmayan Anadolu'nun 10 binyılı aşan bir geçmişten kalma egzotik mekanları ve insanları arasında yaşanan bir müzikal yolculuk!..

Bu güne kadar Anadolu müzikleri hakkında yapılmış ilk uzun metraj film olmanın yanısıra, kültürlerini de en kapsamlı biçimde yansıtan Anadolu'nun Kayıp şarkıları gerçek hayatın içinde çekilmiş müzikal yapısıyla türünün ilk örneğ bir sinema filmii: Anadolu halkının kendi mekanında ve provasız kaydedilen otantik performansları, 20 benzersiz şarkı halinde yeniden düzenlenirken bazıları ise orijinal halinde bırakıldı.

Bu yolculuk, müzik ve kültürün nasıl olup da hayat, coğrafya ve çalışma ortamından türediğini gözler önüne sererken, Anadolu'nun zengin kültürleri de müzik, dans ve ritüeller temelinde keşfediliyor. Bu insanları saran ve yaşam biçimlerini etkileyen büyüleyici çevre de filmin şiirsel anlatımına katkıda bulunuyor.

Festivaller ve Vizyon
Anadolu'nun Kayıp şarkıları, Uluslararası ıstanbul Film Festivali'ndeki ilk gösteriminin ardından;

■Antalya Altın Portakal Film Festivali


■Fransa'da Montpellier Mediterranean Film Festivali


■Yunanistan'da Selanik Film Festivali


■Kosova'da Docufest


■İtalya'da Salento Film Festivali


kapsamında yer aldı. 2009 Cannes Film Festivali'nde bir konser verildi. Film, 12 Mart'ta Türkiye sinemalarında vizyona girdi. (http://www.anadolununkayipsarkilari.com/index.php)




19 Haziran 2011 Pazar

Duyuru: Belgesel Film Atölyesi

Geçen kış sinema ile ilgili derslerin anlatıldığı atölye varmı diye çok araştırmış ve sonunda Paradoks Film Atölyesinin değerli hocası Metin Gönen'in verdiği Sine Felsefe seminerlerini bulmuş ve bir dönem katılımcı olmuştum. Çok keyifle dersleri dinlediğim bu dönem içinde sinemaya bakışım ve izleyici olarak algımın farklılaştığını hissettim.

Metin Hoca şimdi yeni bir proje ile bizi bilgilendirdi. Ben de ilgilenenler olur diye size de duyurmak istedim.

Belgesel Film Atölyesi


Metin Gönen’in hazırlayıp yönettiği Belgesel Film Atölyesi 16 haftalık yoğun ve zengin programıyla özgün, kapsamlı ve komple bir sinema eğitim sunuyor.


Atölye; Belgesel Sinema alanındaki sinematografik anlatım modellerinin, gerçekliği senaryolaştırma yöntemlerinin, yaşamı sahneleme kurallarının ve bu amaçla kullanılan sinema dilinin belgesel sinema tarihinin önemli filmleri üzerinden tek tek somut olarak öğretilip uygulanacağı pratik çalışmalardan ve atölye sonunda hep birlikte bir kısa belgesel filmin projelendirilip çekileceği komple bir eğitim müfredatından oluşmaktadır.

Atölye, Belgesel Sinemanın yaratıcı gücünü, anlatım zenginliğini ve gerçekliği düşünmek için onu yapılandırmak gerektiğinin önemini kavrayan tüm sinemacılara açık olarak hazırlanmıştır.

Atölye; lokal gerçeklikleri, sinema sanatının yaratıcı ve çarpıcı görsel diliyle evrensel boyutlarda düşünebilmeyi ve tüm dünyaya anlatabilmeyi arzulayan alternatif sinemacılar yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Atölye çalışmaları; Eğitim, Politika, Sanat, Tarih, Savaş, Adalet, Sağlık, Direniş, Mücadele gibi insanlığın temel konularını işleyen, Vertov, Robert Flaherty, Luis Bunuel, Chris Marker, Alain Resnais, Raymond Depardon, Claude Lanzmann, Jean-Luc Godard, Guy Debord, Wim Wenders, Abbas Kiarostami, Michael Moore, Pedro Costa, Jia Zheng-ke, Rithy Panh, Jean-Charles Hue, gibi yönetmenlerin Dünya sinema tarihinde örnek oluşturan filmleri ölçü alınıp üzerlerinde çalışılarak yapılacaktır…

Kontenjan Sınırlıdır.
http://www.paradoksfilm.org/ sitesinden şimdiden online kayıt yapılabilir.

Başlangıç Tarihi: Ekim 2011 (Dersler hafta sonu olacaktır. Daha sonra gün ve saatler netleştirilecektir).

17 Haziran 2011 Cuma

Günün Önerileri "17 Haziran Cuma"


Soul Kitchen - Fatih Akın

Cuma akşamına çok uygun olacağını düşündüğüm, ister sevgilinizle, ister ailenizle, isterseniz kendi başınıza seyredebileceğiniz bir film.

Soul Kitchen, pişmiş tavuğun başına gelenlerden daha fazla aksiliklerin yaşandığı fakat gerçekçi ve hayatın içinden yansımalarla kaleme alınmış bir senaryo. Öyle ki, komedi unsurları olayların akışıyla, karakterlerin düştükleri durumlar üzerine oturtulmuş.
Baş kahramanlar olan Kazancakis kardeşlerin rum kanından olmasıyla da, akdeniz ruhunu yansıttıkları için duygularını çok doğal ve yüksek seviyede ortaya koydukları bir hikaye bu.

Baştan sona çok eğlenceli, yüksek tempolu ve harika müziklerin eşlik ettiği bir film. İnsana dair herşey var içinde, dostluk, aşk, aile ilişkileri ve hayallerini farklı yöntemlerle gerçeklemeye çalışan bir dolu insan. Emin olun bittiğinde yüzünüzde küçük bir gülümseme bırakacak.
Not: Soul Kitchen 2009'da Venedik Film Festivalinde Özel Ödülü almıştır.


Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer

Fıkralarla esprilerle felsefi kavramları tekrar gözden geçirmeye ne dersiniz? Metafizikten mantığa, varoluşçuluktan göreliliğe kadar bir çok konuyu yüzyüze sohbet edr gibi üstelik fıkralarla size anlatan bir kitap bu.
Harvard'lı iki felsefe profesörü Thomas Catheart ve Daniek Klein'in yazdığı ve Aylak Kitap'ın yayınladığı bu eğlenceli kitabın sunuşundan Felsefede sonsuz gerileme kavramını kadim bir Yunan diyaloğuyla örnekleyen bir bölümü aktarayım.

Dimitri: Dünyayı Atlas taşıyorsa, Atlas'ı ne taşıyor?
Tasso: Kaplumbağa.
Dimitri: İyi de, kaplumbağa neyin üstünde duruyor peki?
Tasso: Bir diğer kaplumbağanın.
Dimitri: Peki, o kaplumbağa neyin üstünde?
Tasso: Sevgili Dimitri, ondan sonrası ta dibine kadar hep kaplumbağa işte!

Melis Danişmend - Beyoğlu Hayal Kahvesinde

Üçnoktabir'in dağılmasının ardından Kasım 2010'da ilk solo albümü "Daha Az Renk"i yayınlayan Melis Danişmend, Beyoğlu Hayal Kahvesi'ne konuk oluyor.
Piyano ve akustik gitarın başrolü oynadığı, davulun hiç kullanılmadığı, elektrik gitar, bas gitar ve yaylıların ise adeta bir görünüp bir kaybolduğu albümüyle müzik eleştirmenlerinden tam not alan Danişmend, yakın zamanda Feridun Düzağaç'ın "İyilik Güzellikspor" adlı albümüne de konuk oldu.

 Yer:Beyoğlu Hayal Kahvesi, Büyük Parmak Kapı Sok. Afrika Han No:A-B Taksim, Beyoğlu,Fiyat : 23,50 TL,
Renkli Salata
Meksika fasulyesi kullanır mısınız yemeklerinizde? Ben birkaç versiyonunu yaparım, mesela kıymalı yemeğini, chilli çorbasını veya salatasını.
Bugün salatasından bahsedeceğim. Fasulyelerin rengi o kadar canlı ki sofrada çok dekoratif bir sunum yaratmış oluyorsunuz. Tadına da bayılacaksınız.

Yapımı elbetteki çok basit. İşte Malzemeler:
  • Meksika Fasulyesi (konserve olarak satılıyor)
  • Taze soğan veya ince doğranmış kırmızı soğan veya kuru soğan
  • Sarı dolmalık biber
  • Mısır
  • Dereotu
  • Zeytinyağ, limon, tuz