17 Eylül 2010 Cuma

Fahrenheit 451 (1966) ve bir soru

Bir soruyla başlamak istiyorum:
Ne tür kitaplar okumaktan hoşlanırsınız ve kitap okudukça kendinizde nasıl bir fark yarattığınızı hissediyorsunuz?

Bu soruları bana sorduran bir film. Kitapsız bir dünya da yaşamanın nasıl olabileceğini anlatan bir film.


Yönetmen: François Truffaut
Roman: Ray Bradbury
Oyuncular: Julie Christie, Oskar Werner
Yl: 1966

Bilimkurgu türünde ve distopik bir hikaye var karşımızda. Belirsiz bir zamanda, sıkı kurallarla ve ceza sistemleriyle yönetilen bir ülkede geçmekte olaylar. En büyük suç ise kitap okumak. Evde kitap bulundurmak yasak.
İtfaiye birliğinin görevi ise yangın söndürmek değil yangın çıkarmak!
İspiyoncular sonucunda evlerinde kitap bulunduranlara baskın yapılıp bütün kitaplar yakılmaktadır.

İtfaiye personelinden Montag'da düşünmeden sorgulamadan bu görevini yerine getirmektedir. Terfi edeceği dönem yeni tanıştığı komşusu Clarisse ile yaptığı sohbet sonucu kitaplara ilgi duymaya başlar ve suçluları cezalandırırken kendinin suçluların dünyasında bulur.

Karısı Linda ise diğer vatandaşlar gibi vaktini sadece devletin kontrolündeki içi boş televizyon programlarını seyrederek ve sakinleştirici haplarını alarak geçirmektedir. Montag terfisinin haberini verdiğinde bile tepkisi daha büyük televizyon alabileceklerinin mutluluğudur.

İtfaiye departmanının müdürü her yangına gidişlerinde yakılan kitapları ve türlerini kötülemektedir. Bir devlet politikası olarak yayılması istenen düşünce, kitapların insanları rahatsız ettiği, antisosyal ve mutsuz ettiğidir.
Bu düşünce sistemine göre, romanlar asla varolmamış insanlar hakkında yazılmıştır ve gerçek olmayan yaşamları anlatır, halk bunları okuyup hayatlarını başka şekilde yaşamak ister, felsefe kiatpları yazarlarının hepsi aynı şeyi söylemektedir "ben hakılıyım sen aptalsın", biyografiler ölüler hakkında hikayelerdir. Yazarlar, ego tatmini ve başkalarından farklı olabilmek adına kitap yazarlar. Herkesin mutlu olmasının tek yolu eşit olmaktır!

Montag, sisteme karşı savaşmak ister, bunun için bir plan yapar fakat bambaşka bir sistemin ve yaşam tarzının farkına varır.

İnsanları düşünmekten alıkoyan ve düşünmeye yol açacak şeyleri ortadan kaldırmaya yönelik düzen kuran bir devlet, kolayca idare edilen, bilgisiz, cahil, ve boş şeylerle vakit öldüren ve neyi neden yaptığını bile sorgulayamayan bir toplum yaratmış.
Yine de baskı ve yasaklar, insanlar için korkutucu olmakla beraber bir cazibe merkezi de olmaktadır. İnsan doğası aynı suya benzer, suya ne kadar basınç uygularsanız uygulayın onu sıkıştıramazsınız, sızacak ve ya akacak bir nokta bulur.
Hayaller ve umut hiçbir zaman ölmez, bunları geleceğe taşıyacak birileri daima çıkacaktır.

Sorumu hatırlatıyorum: Ne tür kitaplar okumaktan hoşlanırsınız ve kitap okudukça kendinizde nasıl bir fark yarattığınızı hissediyorsunuz?

Not: Fahrenheit 451 kitabı ve filmi ile başka bir görüş daha okumak isterseniz sevgili Banu'nun Ajanda'nın Ağustos sayısında yayınlanan yazısını öneririm.

8 yorum:

Sokak Kedisi dedi ki...

Herkesin okuması veya en azından seyretmesi gerektiğini düşünüyorum, çok özel bir yapıma değinmişsiniz.
Günümüz insanının nasıl değiştiğinin bir açılımı gibi bence...
Aynı konuda bir bakış açısı daha isterseniz bu da benden :)

http://kahvealti.blogspot.com/2010/02/fahrenheit-451-cehaletin-esaretine-bir.html

Sevgiler

Aslısın dedi ki...

Harika bir kitaptı, çok keyif almıştım.

Ben bazen romanlarla bazen referans kitaplarla haşır neşir oluyorum. Bir yazarı seversem, her kitabını okumak bir tutku oluyor; benim için.

O an ihtiyacım neyse kitap da onu besliyor. Bilgi almak istiyorsam, veriyor. Sürüklenip gitmek istiyorsam, içine alıyor ve dış dünyadan koparıyor. Bazen de hiç düşünmediğimi aklıma düşürüyor, beni başka diyarlara götürüyor, bakış açımı değiştiriyor.

Sevgi Küçük dedi ki...

Son severek okuduğum bir kitaptır. Kitaplarıma daha bir sevgi ile sarılmıştım okuduktan sonra. :)
Benim okuma zevkimde biraz karışık, o an adımı çağıran hangi kitapsa onu alıp okuyorum. Hayalgücümün daha da geliştiğini hissediyorum ve kitap okumayı çok seviyorum. Huzur veriyor bana.
Sevgiler

minormax dedi ki...

Merhaba,

http://sinekiyatri.blogspot.com/2009/10/yeni-filmler_06.html

adresinde ayni filmle ilgili yazim var.

ozel bir film oldugu kesin.. Ayrica Truffaut kulliyati izlenmesi gereken yonetmelerden..

yazin icin tesekkurler.. eline saglik..

Sinem Ergun dedi ki...

minormax,

Roman gerçekten enteresan, bunu perdeye yansıtmak ve o hissi vermek zor olmalı, üstelik 60 lı yılların teknolojisi ile, ama elbetteki bunu Traffaut çok güzel başarmış. Yazını okudum çok güzel detaylardan bahsetmişsin. İtfaiyeci çubuğu, Montag için, kitaplarla tanıştıktan sonra çalışmıyor, ayrıca kapılarıda açamaz hale geliyor, bu onun bir değişim yaşadığını ve onun toplumdan ayrıldığını gösteren bir durum.
Dali'nin eserlerinin sayfa sayfa yanıdığı sahne ise gerçekten çok güzeldi, tek tek yandılar çekim tekniğine bayıldım.

Sinem Ergun dedi ki...

Aslı, ben de buaralar referans kitaplar ve bir konuda bilgi alabileceğim kitaplar tercih ediyorum. Özellikle sinema tarihi ve yönetmenler hakkında. Bir bilgi başka bir bilgiye yönlendiriyor insanı, bazen de ürkütüyor çok bilginin varlığı:))
Roman okuduğum zamanlar ise bir karakterle özdeşleşmenin heyecanını hissediyorum.
Kitaplar her an hayatımızda olmalı bencede. Mesaj için teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Fahrenheit 451, çok sonraları V for Vendetta ve Equlibrium filmlerine ilham verdi.Bu anlamda da önemli bir yere oturuyor.

Sinem Ergun dedi ki...

V for Vendetta, kaç defa rastladım, bölük pörçük seyrettim, sonunu hep seyrettim ama başını hiç:))
hep de aklımdadır baştan sona seyretmek,
bunlar hep taşlama yapan, metoforik hikayeler altınfa pek çok göndermeler yapan üzerine çok konuşulası ve düşündürücü filmler,

bilgilendirme için tşk.