13 Eylül 2010 Pazartesi

Koleksiyonculuk üzerine iki film "11e10 Kala" ve "Everything is Illuminated"

Çocukken eminim herkesin biriktirdiği birşeyler vardı. Bir düşünün! Buna teşvik edilirdik, anne babaların yanısıra özellikle dedelerimiz, annenane ve babaannelerimiz bizi heveslendirirlerdi.
Ben şehsen pek birşey atamadığım için herşeyin koleksiyonunu yapmaya müsait bir bünye olarak koleksiyoner çocuk profiline çok uygundum. Pul, peçete, kartpostal başlıca biriktirdiklerimdi.
Hiç düşündünüz mü koleksiyonculuk üzerine?
Bize ne kazandırır?
Nasıl bir içgüdüdür bu?
Çocuklar için niye bu alışkanlık önemli?

Ben bugüne kadar pek düşünmemiştim, ta ki bu iki filmi seyredene kadar.
Önce filmleri tanıtayım:

11'e 10 Kala

Yönetmen: Pelin Esmer
Oynayanlar: Mithat Esmer, Nejat İşler
Yıl: 2009
Ödüller: Yerli Yabancı Festivaller 15 ödül sahibi
Konusu:
83 yaşında ki Mithat bey, gazete başta olmak üzere pek çok şeyin koleksiyonunu yapmaktadır. Yıllardır biriktirdiği şeyler evinde o kadar yer kaplar ki, yürümek için bile çok küçük alan kalmıştır.
Tek bir koltuğu ve bir yatağı dışında başka eşyası yoktur. Eşinden de koleksiyonu için vazgeçmiştir.

Hergün yeni parçalar ve gazeteler almak üzere dışarı çıkar.
Yaşadığı apartman depreme dayanıklı değildir ve apartman sakinleri bir müteahhitle anlaşıp yeni bir bina yaptırmak ister ama Mithat beyin bu anlaşmayı imzalamaya hiç niyeti yoktur.

Komşularının şikayeti üzerine evine gelen denetimciler yüzünden bazı eşyalarını apartmanın deposuna kaldırmak zorunda kalır. Apartamanın kapıcısı Ali ona bu konuda yardımcı olur. Ali ayrıca Mithat bey'in alışverişlerini de yapar ve bir apartman binasıyla sınırlı bilgisi genişler. Fakat Ali'nin para hırsı yüzünden Mithat bey bu yardımları pahalıya ödeyecektir.

Filmle ilgili kısa notlar:

- Belgesel türünde bir film, Mithat Esmer aslında kendini oynuyor diyebiliriz, elbette bir senaryoya bağlı kalarak. Nejat İşler ise mükemmle performans gösteriyor tabii ki söylemeye gerek yok.
- Mithat bey'in kararlı, sakin tavırlarına bayıldım. İnandığı şeye sahip çıkıyor sonuna kadar, koleksiyonculuğu yüzünden hor görülüyor çoğu zaman. Kimse onu anlamıyor, biriktirdiklerine çöp gözüyle bakıyorlar, biraz anlayanlar ise gelir kaynağı olarak görüyorlar. Mücadelesi öyle büyük ki, karısı bile ya ben ya koleksiyonun dediğinde koleksiyonunu seçmiş.
- Elektirkler kesilince kapıcı dairesine gelen Mithat bey'e vişne hoşaflı votka ikram etmesi
- Yeğeninin yanlışlıkla koleksiyonun parçası votkayı açması ve  koleksiyonu bozması bu esnada Mithat bey'in aynı votkadan ona açılmışı sunması ve daha sonra aynı votkayı Ali'ye buldurtup koleksiyondaki yerine koydurtması
- Eski ses kayıtlarını dinleyişi, sürekli bozulan cihazlarını tamire götürmesi, ucuz saatler alması, ve herşeyden ikişer tane alması

Özel not: Bu filmi Ceren sayesinde öğrendim. Onun blogundan o kadar çok şey not alıyorum ki, bu da onlardan biri. Çok teşekkür ederim Cerencim, yine harika bir öneri oldu. Ceren'in bu filmle ilgili yazısını okumak isterseniz lütfen tıklayın .

Everything is Illuminated, Herşey Aydınlandı

Yönetmen: Liev Schreiber

Oyuncular: Elijah Wood, Eugene Hutz
Yıl: 2005
Konusu:
Musevi kökenli genç bir Amerika'lı olan Jonathan (Elijah Wood) uzun yıllardır ailesine ait hatıra eşyaların koleksiyonunu yapmakta, takma dişten fotoğrafa ne bulduysa ayrım yapmadan biriktirip küçük naylon poşetlerde muhafaza etmektedir.

Bir gün büyükbabasının geçmişini araştırmak üzere Ukrayna'ya doğru yola çıkar. Elinde tek bir fotoğraf ve bir köyün isminden başka ipucu yoktur. Odessa'da bir ailenin işlettiği küçük bir seyahat şirketi ile anlaşır. Şirketin tur rehberi ve tercümanı hip-hop müziği hastası altın dişli Alex ve Alex'in Musevi' lerden pek hoşlanmayan eksantrik ve huysuz büyükbabası, bir de büyükbabanın "Sammy Davis Junior Junior" isimli tuhaf köpeği şirketin tek külüstür arabasına binerek Ukrayna'nın içlerine doğru yola çıkarlar.

Farklı kültür ve kuşaklardan oluşmuş bu tuhaf üçlü II. Dünya Savaşı sırasında Jonathan'ın büyükbabasını Nazi'lerin elinden kurtaran kadını arayacaklardır. (alıntı: wikipedia)

Filmden notlar:
- İlk yarı çok eğlenceli geçiyor, Alex'in yarım yamalak İngilizcesi, dedesinin sinirli tavırları ve agresif köpekleri, Jonathan'a zor anlar yaşatır.
- Yol maceraları da bir o kadar komikti, uçsuz bucaksız tarlalların arasında kaybolmaları, yol sormak için buldukları insanlar ve aldıkları cevaplar çok güldürdü beni.
- Fakat ikinci yarı işler birden karamsarlaşmaya ve tarihin bilinen acımasız gerçeklerinin ortaya çıkmasıyla üzücü ve düşündürücü bir hal almaya başlıyor. Nazilerin yahudi soykırımının etkileri Ukrayna'ya akadar uzanmış ve bilinçaltına ve tarihe gömülmüştür. Ama Jonathan'ın bu seyahati bu gerçeklerle yüzleşmeyi ve hatta bazı yanlış bilinenleri doğrulamaya yönelendirir karakterleri.
- Film de yine bir koleksiyoncunun obsesif tutumlarını görüyoruz, yanında gezdirdiği küçük poşetlere gördüklerin koyan Jonathan, bir böceği bile toplamkatan kendini alamamaktadır.

Özel not: Bu filmi ise bizi çok güzel bir akşam yemeği ile ağırlayıp evlerinde harika vakit geçiridiğimiz sevgili arkadaşlarımız Canay ve Halit o günün anısına hediye etmişlerdi. Hem konuk olup hem de üstüne böyle güzel bir hediye almak beni çok mutlu etti, çok teşekkür ederim.

Gelelim koleksiyonculuk güdüsüne.
Bence, birşeyin koleksiyonunu yapmak, araştırma, bulma, sahip olma, saklama veya teşhir etmenin zevkini yaşatıyor. Bir konuda derin bilgi sahibi olunmasına yardımcı oluyor. Yalnız bu bir bağımlılık, dikkatli olmak gerek, huzursuzluğu de beraberinde getirebiliyor.

Koleksiyon yapmak hatıraları kolay hatırlamanın bir yolu ayrıca. Beynimiz anıları bir eşya ve hatta koku ile daha kolay hatırlıyor. Böylelikle kişisel geçmişimizle ilişkimiz daha yakın olur.
Yine de kabul etmek gerek ki bu bir takıntı.
Bence düşünce koleksiyonculuğu yapıp anılarımızı zihnimizde biriktirmekte fayda var. Ben çok önce koleksiyonlarımı devam ettirmeyi bıraktım, elbetteki değersiz şeylerdi o zaman, ama bırakmasaydım kimbilir şimdi neyin peşinden koşuyor olacaktım,
bilmiyorum belki faydasını gören veya düşünen vardır, yine de bilgi koleksiyonculuğu daha iyi bence.

8 yorum:

so.. dedi ki...

11'e 10 kala keyifle izlediğim bir filmdi,sunum ve yorumunuzdan belli ki "her şey aydınlandı"yı da bir an önce seyretmeliyim,teşekkürler

Bero dedi ki...

Ben de kartpostal ve peçete koleksiyonu yapardım. Dün gibi aklıma geldi biriktirdiklerim :)
iki filmden de hoşlandım, umarım izlerim :) teşekkürler sinem

Leylak Dalı dedi ki...

11 e 10 Kala yı Altın Portakal fest. de izlemiştim geçen yıl ve çok beğenmiştim bilhassa N.İşleri. Benim en çok ekmeklerdeki fırın etiketlerini toplaması hoşuma gitmişti.
Ben de bir korkunç koleksiyoncuyum. Sinema biletinden broşüre, davetiyeden kartpostala ne bulursam biriktiririm. En kalabalık ve güzel koleksiyonum da kitap ayraçları ve kurbağa biblolarıdır. Hoş şey ya, gerçekten koleksiyon anı biriktirmektir.
Sevgiyle...

Sinem Ergun dedi ki...

so, teşekkür ederim, umarım onu da keyifle seyredersin..

Bero, eskiden süslü peçeteler azdı, ben daha çok restaurant ve üstü markalıları toplardım:)), şimdi olsa ne desenler var di mi, vaktin olursa özellikle 11'e 10 kalayı seyret tavsiye ederim.

Leylak dalı, fırın etiketini unutmuştum hahaha ne müthiş adam değil mi:) koleksiyonculuk dediğin gibi anı biriktirmek evde yerin müsaitse tabi, bence eşyanın yerini artık fotoğraflar aldı, anılarımızı fotolar üzerinden hatırlamaya çalışıyoruz, senin kurbağa bibloları merakın çok ilginçmiş:)
bir de şunu düşünüyorum tüketim çağı çocukları acaba birşeyler biriktirecekler mi..

Dışavurum dedi ki...

Evet ya ne tatlıydık çocukken, büyük bir ciddiyetle peçete ve küçük naylon poşet(tabiki üzeri resimli ve desenli olanlardan) koleksiyonu yapıyordum.
Abimin de madeni para ve pul koleksiyonu vardı.
Erkeklerin zevki farklı olabiliyor tabi :p :)

Sinem Ergun dedi ki...

Dışavurum, benim bir de kağıt para koleksiyonum vardı hepsi gıcır, hatta hala dolapta çerçevelmiştim bir güzel, antika olacak yakında hahaha

ceren dedi ki...

benimle ilgili yorumuna teşekkür ediyorum, çok sevindim:)
eskiden sanki bazı şeylere ulaşmak bizim için daha zordu, kolleksiyon yapmak daha zevkliydi ama şimdi ilgi duyduğum herşeye çok rahat ulaşıyorum belki de bu yüzden ben biriktirmeyi bıraktım. gerçi Barış sahaf olduğu için çok uzakta da sayılmam evin bazı yerleri ufak çapta yığınlarla dolu.)

Unknown dedi ki...

Pelin Esmer'in bu filmiyle Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo, İstanbul Film Festivali’nde ise Jüri Özel , ödüllerini almasına şaşırmamalı.. İzlediğimde beni inanılmaz etkileyen ve üzerine düşünmeme sebep olan güzel, keyifli bir filmdi şiddetle tavsiye ederim. Mithat Esmerin koleksiyonundaki kitaplarının bir kısmını bahçeşehir üniversitesine bağışladığını biliyorum.