Herbiri bir köşe tutmuş hergün saatlerce mesai yapıyorlardı. Günün sonunda nekadar kazanıyorlardı bilmiyorum. Yani bunu bir meslek olarak kullandıklarına göre hemen kabaca bir hesap yapsak saatte 5 euro olsa günde 10 satten 50 euro, ayda 20 günden 1000 euro eder ki bence kötü senaryo üzerinden hesapladım fena para değil gibi:)
Paul Auster New York Üçlemesinde bu tip insanlara sokak dilencilerinin burjuvazi grubu demektedir. Ben o kadar da acımasız düşünmüyorum doğrusu. Hatta onlara saygı duyuyorum.
Son bir kaç yıldır Bağdat Caddesi ve Beyoğlu'nda da bu tarz yeteneklerini sergileyenler çoğalmaya başladı. Önceleri Paul Auster'ın tanımına uyan örneğin saz, kaval, flüt veya akordeaon çalıp üç beş şarkılık repertuarıyla kaldırımlarda yer alan fakir olduğu görünümünden belli kişiler varken şimdilerde daha kaliteli gösteriler yapan ve iyi giyimli insanlar çoğalmaya başladı. (Yanişimdi sevinmelimi bilmem, işsizliğin cilvesi)
Aslında sokak sanatı tanımı altında, kaldırımlara 3 boyutlu resim yapan sanatçılar yeralmaktalar. Biraz araştırdım, web sayfalarını bulabildiğim bir kaç artist var, örneğin Edgar Müller, Julian Beever, Kurt Wenner.
Kaldırımlara yapılan resim sanatı, yeni gibi gözükse de aslında 16.yy da Avrupada çok yaygındır ve Italy kökenli olduğu düşünülmektedir. Bu tarz sanatçılar şehir şehir dolaşır festivallerde yer alır ve genelde kiliseyle ve Hz. Meryem ile ilgili resimler çizerlerdi. Savaş yıllarında sayıları azalan bu sanatçılar son zamanlarda Italya'da düzenlenen uluslararası sokak sanatçıları festivalleriyle bu geleneği sürdürmeye devam etmektedirler.
Türkiye'de 2007 yılından itibaren Sokakta Şenlik adlı bir etkinlik düzenlenmekte.
Şimdi sizi yukarıda bahsettiğim birkaç artistin eserleriyle başbaşa bırakıyorum.
2 yorum:
Bazen sokak şarkıcıları çok keyifli olabiliyor. Bazen de çok sıkıcı. 5 sene önce İngiltere'nin York şehrinde bir sokak şarkıcısı görmüştük. Gitarı ile Eric Clapton'un meşhur "Wonderful Tonight"şarkısını çalıp söylüyordu. Çok da kötü değildi. Ancak dikkat ettik ki dönüp dolaşıp ardı ardına aynı şarkıyı söylüyor. Değişik saatlerde defalarca geçtik önünden, hep aynı şarkı, bıkmadan sıkılmadan. Hayır tamam, işsiz, parasız, şarkı söylerek kazanıyor hayatını, süper bir gitar alacak parası yok da birkaç şarkı daha öğrenemiyor mu? diye düşünmekten alıkoyamamıştık kendimizi :)Ama bu şarkıyı neredeyse tüm gitar çalanlar söyler, başka şarkılar çalsaydı diğerlerinden biri olacaktı bu adam, ama şimdi farklı, ta Türkiye'lerde, 5 sene sonra bile hatırlanıyor. Farkı bu olsa gerek..Farklılaşma noktası bu demek ki: :)İlginçti.
Hayret bir şey ya gerçekçiliğie bakar mısın gerçekten şahaneymiş. Teşekkürler resimler için.
Yorum Gönder