27 Nisan 2010 Salı

Birazda Nostlajik Filmler - Mutlaka Seyredin

Bu sefer 3 tane yaklaşık 60 yaşında filmden bahsetmek istiyorum. Hepsi de klasik ve en iyi 100 film içinde yer alıyor ve zevkle izlenecek filmler.
Bunlardan ilk iki tanesi Alfred Hitchcock'un.

Oyuncular: James Stewart, John Dall, Farley Granger
Yıl: 1948
Rope (Ölüm Kararı), tiyatro eserinden uyarlanan bir film. Psikolojik gerilim türünde ve hikaye tek bir mekanda geçiyor. Gerçek bir tiyatro seyrediyor hissi veren filmde neredeyse kesintisiz çekim tekniği uygulanmış. Sözlere dayalı gerilim özellikle sonlara doğru heyecanı üst seviyelere çok güzel taşıyor.

Sanırım dönem filmlerinin bir özelliği olacak, diyaloglar ve karşılıklı anlaşmalar en basit seviyede tutulmuş ve herşey en detaylı şekilde anlatılana kadar karşıdaki anlamamaya devam etmekte. Günümüz filmlerinde artık bu yöntem yerine sonuçlar az açıklamayla ve üstü kapalı diyaloglarla izleyicinin keskin zekasına bırakılmakta. O yüzden eski filmleri seyrederken bazen karakterlere "amma da gerizekalısın" demek geçiyor insanın aklından.

Filmin konusu kısaca şöyle,
İki üniversite öğrencisi, Phillip, ve Brandon, üniversiteden hocaları Rupert'ın, kendilerine empoze ettiği Nietzche'nin "Yeteneksiz kişilerin yaşamaya hakkı olmadığı" şeklindeki bir felsefesinin de etkisinde kalarak bir arkadaşlarını sadece heyecan olsun diye iple boğarak öldürürler. Cesedini de kaldıkları lüks apartman dairesinde salonun tam ortasındaki antika bir sandığa yerleştirirler; bununla da kalmayıp entellektüel alanda kendilerine örnek aldıkları felsefe hocalarını, kurbanın ana babası ve nişanlısının da aralarında olduğu bir grup insanı eve yemeğe davet ederler. (Wikipedia'dan alıntı)

Oyucular: James Stewart, Kim Novak, Barbara Bel Geddes
Yıl: 1958
Vertigo (Ölüm Korkusu) "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir.
Filmde kullanılan, geri giden kameranın zoom yapması tekniği, sinema tarihine Vertigo Hareketi olarak geçmiş ve günümüzde oldukça moda olmuştur.

Genel olarak ağır işleyen bir film bence. Konu içinde karakterlerdeki değişimler ve dönüşümler çok başarılı. Yine dönem filmlerinin tarzı olan kameraya bakar yönde ve birbirlerine sırtı dönük konuşmalar mevcut, eski türk filmlerinde de vardır bu, tiyatro sahnesi kullanımı gibi.
Merak uyandıran bir konusu ve sonuna kadar sıkılmadan izlenecek bir hikayesi olmasına karşın gerilimi çok yüksek seviyede değil.
Konusu kısaca şöyle,
San Francisco polislerinden Dedektif Scottie Ferguson,  bir suçluyu kovalarken damdan düşen ortağını kurtaramaz ve kendisinde yükseklik korkusu başlar. Polisliği bırakan ve özel dedektif olan Scottie'yi, eski okul arkadaşı Gavin Elster karısını takip etmesi için tutar. Arkadaşının anlattıklarına göre eşi bazen sanki içine kapanıyor, alışık olmadık davranışlar sergiliyordur. Scottie arkadaşının karısı Madeleine'i  izlemeye başlar. Gerçekten de kadın garip davranmakta, bir resim müzesindeki özel bir resim önünde, resme bakarak saatlerini geçirmektedir. Dedektif resimdeki kişinin geçen yüzyılda yaşayan bir asilzade kadın olduğunu öğrenir. Madeleine ise tamamen bu kadını kendine örnek almakta onun gibi giyinmekte, onun gibi olmaya çalışmaktadır, hatta onun yaptığı gibi intihar etmek istemektedir! Scottie olaylara derinlemesine inince kendi akıl sağlığı da bozulmaya başlar ama sorunu da çözmeyi başarır. (Wikipedia'dan alıntı)



Yönetmen: Sidney Lumet
Oyuncular: Henry Fonda, Lee J. Cobb
Yıl:1957 
12 Angry Man (12 Kızgın Adam), filminde de aynı Hitchcock'un Rope filmindeki gibi neredeyse tek bir mekanda çekim yapılmıştır.

Bu film yüksek lisans eğitimlerin veya bazı şirket seminerlerinde pazarlama teknikleri ve ikna yöntemleri için örnek olabilecek bir hikayeye sahiptir ve kullanılmaktadır. 

Karakterler hakkında jestler, imalar ve olaylara yaklaşımları dışında geçmişleri ile ilgili fazla birşey bilmeyiz fakat film boyunca düşünce gelişimlerine tanık oluruz. Gerçektende hiç kopukluk yaşamadan bir fikrin nasıl çürüdüğüne ve insan önyargısının nekadar tehlikeli olduğuna şahitlik ederiz.

Hikaye bir cinayet davasındaki yargıcın jüriye talimatlar verdiği kapanış konuşmasının sonrasında başlar. Amerikan yasalarına göre jürinin kararı (suçlu ya da suçsuz) oybirliği ile alınmalıdır. Oybirliği ile alınmamış olan karar jürinin kendini fesetmesi ve davanın yeniden görülmesi anlamına gelir. Jürinin karara bağlaması gereken konu şehrin fakir bölgesinde yaşayan bir çocuk zanlının babasını öldürüp öldürmediğine karar vermektir. Jüri ayrıca sanığın suçlu bulunması halinde uygulanacak cezanın idam olacağı (elektrikli sandalye) konusunda bilgilendirilir. Sonrasında on iki jüri üyesi davayı tartışacakları ve birbirlerinin kişiliğini tanıyacakları jüri odasına girerler. (Wikipedia'dan alıntı)

17 yorum:

Unknown dedi ki...

12 Angry Men izlediğim en güzel filmlerdendir. Tek mekanda geçmesine rağmen akıcı ve sürükleyicidir. Sadece Henry Fonda'nın performansı bile filmi görmeye değer. Diğer iki filmi bu filmle önerdiysen edinip izlemek lazım hemen.

Günün Notları dedi ki...

Üç film de muhteşemdir. Mutlaka izlemeli. (Hitchcock en sevdiğim yönetmenlerdendir. Tüm filmlerini tavsiye edebilirim o ayrı.)

Sinem Ergun dedi ki...

tyler78, özelikle Rope'u tavsiye ederim, Nietche'nin felsefesi üzerine oturtulmasıda değişik bir boyut katmış, Vertigo ise daha çok cinayet ve polisiye gerilim tarzında yine de Hitchcock severlere tavsiye ederim.

Banu, bu önerilerimi destekleyeceğini biliyordum bir Hitchcock sever olarak.

Mesajlarınız için teşekkürler

Çavlan dedi ki...

12 Angry Men de Vertigo da nefis filmler, bu durumda Rope'u merak etmemek elde değil :)

neslihan erzincan özgür dedi ki...

12 Kızgın Adam şahane bir film.tekrar tekrar izlerim.Vertigo'da harika.ama diğer filmi izlemedim.edineceğim.sevgilerimle..

asmabahce dedi ki...

geçen gün mystic pizza diye bir film izledim 88 ılının sanırım, o da çok şirin bi filmdi tavsiye ederim

Sinem Ergun dedi ki...

asmabahçe, önerin için çok teşekkür, öyle çok film varki aralarından seçmek böylelikle kolay oluyor,

Dışavurum dedi ki...

Rope'u çookk merak ettim şimdi !

Sinem Ergun dedi ki...

aaa keşke verseydim sana filmi o gün:))

Dışavurum dedi ki...

Önümüzdeki bir diğer gün ? :)

Sinem Ergun dedi ki...

bir diğer gün sana bir sürü film getiricem söz:))

bocelli dedi ki...

bahsettiğiniz 3 filmide seyretmiştim.Rope u trt de siyahbeyaz seyrettiğimi hatırlıyorum.zaten james stewart hitchcock un en çok çalıştığı aktörlerden ve bence filmlerine en çok yakışan aktör.sergilediği saf utangaç mizaçlı karakterler filmlerin sonunda hep olayı çözen zeki adam durumuna dönüşür.Rope ve Vertigo da olduğu gibi.
Vertigo da kim novak ın güzelliğini atlamamak gerekir (piknik filminde çok daha güzeldir :) ).vertigo için başka bir aktris seçmiş yönetmen. ama oynamak kim novak a nasip olmuş.Bu film de dallas dizisinin meşhur annesinin oynadığını sonradan farketmiştim.zamanının süpriz sonlu, iyi kurgulanmış aldığı puanları fazlasıyla hak eden bir film.
12 kızgın adam bence ego, ön yargı,basite kaçma ve en önemlisi ikna kabiliyetinin anlatıldığı, bir odada birbirinin adını bile bilmeyen, ama birkaç saatte birbirlerine fikir kabul ettirme ve etmmeme savaşı veren jüri üyelerini çok güzel anlatıyor.diyalog üzerine kurulmuş acaba diğer adam nasıl ikna olacak diye merakla bekleyerek seyrettiğim ve çok beğendiğim bir film.

son olarak madem 40 lı yılların filmlerinden bahsediyoruz geçen ay the man who shot liberty valance ı seyrettim. sanat notlarının da seyredip yorum yapmasını bekliyorum:)

Sanat Notları dedi ki...

Sevgili Bocelli, paylaşımın için teşekkürler,
Vertigo'da Kim Novak, canlandırdığı karakteri tip olarak daha iyi yansıttığı için seçilmiş Hitchcock tarafından diye okumuştum.(feminen ve birazda güvenilmez hafif meşrep gözüktüğü için)bu da Kim Novak için bir iltifatmı avantajamı nedir belli değil:))

The man Who Shot Liberty Valance ilk durağım olacak, öneri ve görüşler için teşekkürler,

creep dedi ki...

Kim Novak için kim o vurgulamayı yaptıysa ona kafa atarım.
Piknik filmini seyretmemiş herhalde o davar.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Sinem Ergun dedi ki...

Omar merhaba, mesajın için çok teşekkürler,Suç ve Ceza'da da bu konuya değinildiğini bilmiyordum. Bu film aslında uzun uzun tartışılıbailcek bir konuya sahip. Özellikle Nietche'nin üstün insan tezinin incelenip çarpıtılıp çarpıtılmadığı hatta üstün insan kavramının neden ortaya çıktığını anlamak gerekiyor.
Paylaşımların için tekrar teşekkürler. Bu konu detaylı bir araştırma gerektiriyor anlaşılan:)

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.