14 Nisan 2010 Çarşamba

The Blind Side - Sandra Bullock

En iyi kadın Oscar ödülünü kim aldı anlamadım. Sandra Bullock'mu yoksa canlandırdığı karakter mi.
Dümdüz bir oyunculuk, ivmelenemeyen duygu akışı, ne gözlerde ne mimiklerde bir anlam değişikliği.
Halbuki bu öyle karakter ki bazı duvarlara çarpıyor, şaşırıyor, üzülüyor, seviniyor olması gerekirken tek maskeyle idare edilmiş bir oyunculuk var karşımızda.

Zaten bu yıl hem en kötü oyuncu (All About Steve) hemde en iyi kadın ödülünü almış olması nekadar tutarsız işler yaptığını ortaya koyuyor.
Çok sert mizaçlı biri ve duygusal aktarımlı rollerde bence başarılı değil. Onun yerine Speed gibi aksiyon filmlerinde daha düz rollerde oynasın daha iyi.
Hele birde Blind Side'da saçlarını sarıya boyatmış (belki rol gereği olabilir) ama sert görünümü katbekat artmış.

Filmin konusuna gelince gerçek bir hayat hikayesini anlattığı için fazla birşey söyleyemeyeceğim ama birçok noktası inandırıcılıktan uzaktı bana kalırsa.

Amerikan futbulunda Milli takım oyuncusu 1986 doğumlu Michael Oher'in hayatından bir kesit senaryolaştırılmış.

Annesi uyuşturucu bağımlısı olduğu için dikkat güçlüğü çeken Michael bazı sınıfları tekrarlamak zorunda kalımış ve 9 yıllık okul yaşamında 11 okul değiştirmiş.
Amerikan sisteminde olan geçici ailelerin yanında ve bazende evsiz olarak 16 yaşına kadar gelmiş.

Çok iri ve şişman olduğundan herkes ona Big Mike der.

Film 16 yaşında iken bir geçici aile tarafından özel okula yazdırılmak istemesiyle başlar. Top oyunlarında iyi olduğu için okulun koçu müdürü ikna eder ve okula kaydı olur, elbetteki dersleri çok kötüdür. Evsiz olduğu için soğuk bir gece jimnastik salonunda kalmaya giderken Leigh Anne (Sandra Bullock), eşi ve çocuklarıyla ona rastlar ve onu evlerine götürmeye karar verir. Leigh Anne hayır işlerinde uğraşmaktadır, 10 yaşlarında bir oğlu ve 16 yaşında bir kızı vardır. Zengin ve saygın bir ailedirler. O geceden sonra Michael'la yakınlık kurmaya başlarlar ve nihayetinde onu evlatlık edinirler. Derslerinde başarılı olması için özel öğretmen tutarlar, futbol takımındaki çalışmalarında destek verirler ve takımda yer edinmesinde yardımcı olurlar. Michae, futboldaki başarısından sonra birçok üniversiteden teklif alır.

Filmde bazı noktalar biraz gerçeklerden saptırılmış. Örneğin gerçekte, Leigh Anne ve ailesi Michael'in geçici ailesi olduğunda Michael'ın futbol başarısı çok yüksekti, ama filmde bu başarısı Leigh Anne sayesinde oluştuğu ortaya konuyor. Ayrıca gerçekte Michael bu başarısından dolayı tanınmaya başlandıktan sonra Leigh Anne onunla tanışıyor.

Ayrıca filmde haline acıdıkları için evlerine aldıkları bu iri yarı zenci gence kendiyle, ailesiyle ilgili sordukları hiçbir soruya cevap almadıkları halde, nerden geldiği belli olmayan bu çocuğa yardım etmeye devam etmeleri, evde 2 çocukları olmasına rağmen korkmadan evlerinde barındırmaları bana pek gerçekçi gelmedi. Elbetteki gerçek hayatta böyle olmamış, bunlar film icabı.

Zaten filmdeki bu boşluklar Hristiyanlıkla doldurulmuş. Film boyunca Sandra Bullock'un boynunda bir haçla dolaşıyor olması, Michael'in özel okula kabulu sırasında koçun Hristiyanlığı öne sürerek müdürü ikna etmesi, ve bir iki satır arası olaylar Hristiyanların nekadar iyiliksever olduğunu vurgularcasına kurgulanmış.

Sonuç olarak, çarptırılmış bir gerçek hayat hikayesi, dümdüz bir oyunculuk, ve bol bol Hristiyanlık propagandası olan bir film Blind Side.

3 yorum:

ceren dedi ki...

klasik bir hollywood filmine dönüştürmüşler, izleyiciyi çekecek her güzellik mevcut, din, zenginlik, başarı, amerikan futbolu, e daha nolsun verelim oscarı gitsin. halbuki meryl streep sonuna kadar haketmişti, her neyse filmi izleyen her mantıklı insan olayların böyle gelişemeyeceğini bilir, izledikten sonra bende bitmek bilmeyen bir kandırılmışlık duygusu oluşmuştu.off sabah sabah ne keder yaptım be.

Imge dedi ki...

Ben izleyemedim bu filmi..Başına geçtim ama on beşinci dakikada elime hafta sonu gazetelerini alıp bakmaya başladım.. Sonra yaklaşık yarım saat geçmişti ki filmin karşısında kitap okuyordum. :) Bana da gereğinden fazla abartılmış ve film icabı yapılan şeylerin bol olduğu bir filmmiş gibi geldi genel havası itibariyle. Tabi izlemediğim için yorum yapamayacağım.

Sinem Ergun dedi ki...

Ceren bende bazen acaba bu Oscar'larda Eurovision gibimi oluyor diye düşünüyorum. Filmi seyrederken bende amma da atmışlar demiştim:)

Imge,iyi yapmışsın gazeteler bile daha ilginçtir, iyiki vaktini harcamamışsın, bak Ceren'le halimize:))