4 Nisan 2010 Pazar

Dinmeyen Alkışlar - Cahide Sonku kimdir

Cahide Sonku kimdir?

Bir dönemin yıldızıdır. Ama yükseklere çıkmanın zorluğuna yenilmiş ve sonunda kendi kendini yok etmiş bir yııldızdır. Bir yıldızın kayışını izlemek, bir dönemi yakından tanımak istiyorsanız Dinmeyen Alkışlar tiyatro oyununu gidebilirsiniz.

Dinmeyen Alkışlar, Şehir Tiyatrolarından bir oyun. Bu oyun ile Cahide Sonku'nun hayatının yanısıra Türk tiyatro ve sinemasının önemli isim Muhsin Ertuğru'lu da yakından tanımış oluyorsunuz. Her nekadar oyunda adı "Başrejisör" olarak geçsede o aslında Muhsin Ertuğrul. Türk Tiyatrosunun disiplinli, prensipli, ilerici, yenilikçi, büyük ustası.


Ben Türk filmleri çok sever biri olarak Cahide Sonku ile ilgili çok şey bilmiyordum açıkçası. Belkide yaşım itiabariyle olabilir. Aslında 1933 ve 1971 yılları arasında birçok filmde rol almış olmasına rağmen son dönemde kariyerinde düşüşe geçtiği için yan rollerde oynamış (Ayşecik filmleri vb) bu yüzden de bizler onu filmlerden çok hatırlamıyor olabiliriz.

O aslında çok cesur bir kadın, 30'lu yıllarda tiyatrolarda sahne almak, sarı saçlarıyla cesur kıyafetleriyle en iddialı en cüretkar rolleri oynamak o dönem için mücadele gerektiren birşey olsa gerek.

Muhsin Ertuğrul'un keşfetmesiyle Türk tiyatro ve sinema tarihinde haklı bir ün ve başarı sahibi olan Cahide Sonku, hayatını oyunculuğa adamış fakat kendisine bile ağır gelen bir yükaltına girdiğini çok sonraları farketmiş. Tatlı tatlı esen bu şöhret rüzgarı zamanla fırtınaya dönüşüp onu alabora eder hale gelmiş.

Cahide Sonku 1916'da Yemen'de doğar daha sonra İstanbul'a gelirler. 16 yaşında o zamanın konservatuarı Darülbedayi'ye girer.  Oynadığı bir oyunda Muhsin Ertuğrul'un ondaki yeteneği ve güzelliği fark etmesi üzerine Şehir Tiyatroları'nda çalışmaya başlar.

Muhsin Ertuğrul'un direktifleri üzerine bir star olma yolunda ailesini ,arkadaşarını, özel hayatını bir kenara koyarak sanat aşkıyla çalışmaya başlar.

Gerçektende başarısı, güzelliği herkesi büyüler. Ama hiçkimse yalnız yaşayamaz, doğal olarak O da dönemin en meşhur oyuncularından, Talat Ertemel ile evlenir.

Talat Bey, içki içmeyi seven, kadınların gözdesi bir adamdır. Cahide Sonku, işine fazla düşkün olduğundan zamanla aralarında sorunlar yaşanır. Ve nefret ettiği içki hayatında yer almaya başlar. Boşanırlar.

Daha sonra çok zengin işadamı İhsan Doruk'la evlenir. Çok şaşalı bir hayat yaşanmaya başlanır. Dedikodular dur durak bilmez. Ayakkabısından şampanya içirten kadın denir. İhsan bey ona hayrandır, ama aynı zamanda iş anlaşmalarında başarı sağlamak üzere, Cahide Sonku'yu kullanmak ister. Bu durumdan memnun olmayan Cahide Sonku boşanmak ister. Bir kızları vardır.  Fakat boşanmadan sonra İhsan bey kızını odan uzaklaştırır.

Sonku film'in sahibidir ama bir yangın sonucu herşeyini kaybeder. İçki problemi iyice artar. İş yaşamındaki disiplin de bu yüzden bozulur. Teklif almamaya başlar. Para sorunları baş gösterir. Fiziken çöker. Son zamanlarda parasızlıktan ispirto içtiği söylenir.
Yaşamayı arzu ettiği tek şey vardır, sahnye çıkmak ve alkışlanmak, ama bu artık çok zordur.

Oyun tarafsız kalmaya çalışarak Cahide Sonku'yu ve dönemi ortaya koymayı başarıyor. Oyuncu Aslı Seçkin gerçek Cahide Sonku'ya benzerliğiyle dikkat çekiyor.

Ben yeri geldiğini düşünerek o dönemde yaşanan bir anıyı da hatırlatmak sitiyorum. Muhsin Ertuğrul ve Atatürk arasında gelişen bir anı bu. Muhsin Ertuğrul'un eşi Neyyire Neyir tarafından anlatılmış. Alınıtılıyorum.


"O zamanlar kadınların sanatçı kimliğini yeni yeni kazandığı dönemler. Benim tiyatroda çömezlik dönemim. Muhsin Ertuğrul Darül Bedai’ye baş yönetmen olarak atanmış. Çok titiz bir insan. Provadan oyuna her şey saat titizliği ile işliyor, perde bir saniye bile geç açılmıyordu. Provaya geç kalan oyuncu derhal oyundan uzaklaştırılıyordu. Eee tahmin edersiniz ki bu durumda Muhsin Ertuğrul'un da düşmanı çoktu.


Bir gece Dolmabahçe’den Atatürk'ün Şehir Tiyatrolarına geleceği haber verildi. Ben de karşılamak için hazırdım. Fakat paşa gecikti. Muhsin Ertuğrul kendisini beklemeden perdeyi saniyesi saniyesine açıp oyunu başlattı. Atatürk 4 dakika geç kalmıştı. Etraftaki dalkavuklar Atatürk geldiğinde Muhsin Ertuğrul'un onu beklemeden perdeyi açtığını ellerini ovuştura ovuştura anlattılar.


Atatürk:


"Yaaa, öyle mi, Muhsin Ertuğrul'la görüşürüz” dedi. Herkes Muhsin Ertuğrul'un işinin bittiğine inanıyordu, ben müdür olacağım sen müdür olacaksın kavgaları bile başlamıştı. Atatürk piyesin bitiminde Muhsin Ertuğrul'u ayakta karşıladı. Deminkileri de yanına çağırarak aynen şunları söyledi:


"Sizi tebrik ederim, işinizle ilgili ciddiyetiniz ülkenin gelişimini cidiye aldığınızı gösterir. Biz geç kaldık, siz vazifenizi yaptınız. Eğer birtek benim için perdeyi açmayıp oyunu başlatmasydınız, bu dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi. Ben herkesin her sahada işini bu kadar ciddiye almasını istiyorum, ülke ancak böyle ilerler efendiler " demez mi. Etraftakilerin suratları görülmeye değerdi o sırada...

Not: Hıncal Uluç anlatmıştı bir programda bu anıyı devamında şöyle olmuş. Birinci perde bitiminde Atatürk salonda yerini almış. Muhsin Ertuğrul'da sahneye çıkmış ve "arkadaşlar birinci perdeyi tekrar oynuyoruz demiş."

4 yorum:

NzN dedi ki...

Bu hikayeyi daha önce duymamıştım. Çok hoşuma gitti. Bir yandan da içim acıdı...
Nereden nereye geldi memleket, hale bak!
Bugün başta olanlara böyle bir hareket yapılsa kesin yerinden edilirdi hareketin sahibi şahsiyet. Zaten bunu yapacak babayiğitlerde pek kalmadı. Günümüzde nesli tükenenler grubuna dahil edilir oldular. Karaktersizlik dizboyu...

Diğer taraftan 60'lı 70'li yılların Türk Sineması'na baktığımızda buna benzer hikayeler bolcana varmış. Tabii herkes Cahide Sonku kadar dikkat çekemediği için gelip geçenler olarak kalmışlar.
Farklı yerlere bi gidiversin yazınla:)

Sevgiler

ali merter dedi ki...

insan ister istemez etkilenmekte hayat bi ağaç gibi sonunda yaprakları dökülüp içten içe çürüyüp sahneden çekilmekte,teşekkürler...

Not Defteri dedi ki...

Biraz gec ama Cahide Sonku ile ilgili bir ani da benden:

Sanirim 1970 li yillardi, bir Cumartesi gunu babamla Beyoglu'na cikmistik. (Malum Istanbul'da Beyoglu'na cikilir, Istanbul'a "Beyzait tarafi" ise inilirdi.!)Herhalde sinamaya gitmis olmaliyiz. Sinamadan sonra Saray Muhallebicisinde kazandibi yedikten sonra Taksim'e dogru yuruyorduk, tuvalet ihtiyaci zuhur etti. Fransiz konsoloslugu civarinda Aga Camii karsinda bir umumi tuvalet vardi oraya gittik. Cikistaki kapi onunde bir sandalyeye cokmus, perisan gorunumlu, sarhos bir kadin'in onundeki sehpaya, babam beti benzi atmis bir sekilde bir miktar bozuk para birakti.

Daha sonra eve geldigimizde bu durumu anneme hikaye ettiginde aslinda o kadinin ayakkabisindan sampanya icilen Cahide Sonku oldugunu duydum. Benim icin birsey ifade etmeyen bu durum babam'i fena halde etkilemisti..

Sinem Ergun dedi ki...

Sevgili Not defteri,çok değerli ve sanat tarihi için önemli bir anıya sahipsin, ve insan okurken tüyleri ürperiyor, hem üzücü hem de bir gerçeği yansıtıyor, paylaştığın için çok teşekkürler,