31 Aralık 2010 Cuma

Coen Kardeşlerden Seçmeler

Yeniyıla nasıl girersen öyle devam eder beylik cümlesini duya duya söyleye söyleye gerçek olduğuna inanıcaz neredeyse, e ozaman bende blog arşivime hemen birkaç film alıyım ki seneye de bol bol film seyrdip arşivimi doldurayım.
Bir iki haftadır şans eseri üst üste Coen kardeşlerin filmlerini izledim.
Sıradan başlıyorum,

The Man Who Wasn't There (2001)
Oyuncular: Billy Bob Thornton, Frances Mac Dormand, (Scarlett Johanson bile var ilgililere duyurulur)
Tür: Neo-noir

Film geleneksel sinematografik stil ile ve siyah beyaz çekilmiş. Kara film türüne de uygun bu anlamda. Hikaye 50'li yıllarda Santa Rosa California'da geçmekte ve sanki Hitchcockvari bir hikaye ve sunumla aynı zamanda o dönemde çekilmiş hissi yaratılmış.

Ed Crane, başkarakter. Hikayeyi geçmişe dönük olarak onun ağzından dinleriz.
Yıllardır kayınbiraderinin yanında kalfa olarak berberlik yapmakta. Çok konuşmayan durgun bir tiptir. Tam da tersine karısı Doris canlı, havalı, hoşbir kadındır ve bir mağazada çalışmaktadır.
Ed, karısının patronuyla ilişkisi olduğundan şüphelenmektedir.

Bir gün berber dükkanına gelen müşterisinden kuru temizleme sisteminin çok iyi bir yatırım olduğunu öğrenir ve bu işe ortak olmak için gereken parayı şantaj yoluyla karısının patronundan almaya karar verir.

İşte tipik bir Coen filmi başlamak üzere. Siz de Coenlere aşinaysanız böyle bir girişi olan filmin nerelere gideceğini tahmin ediyorsunuzdur. Yine de gelişmeleri seyrederken hem meraklandırıcı hem de kuvvetli bir senaryoya sahip olduğuna eminizdir.

Açıkçası ben çok zevkle izledim. Ed Crane eli hep büyük kağıtlarla dolu bir el almaz oyuncusu gibi.
Kendi iplerini eline hiçbir zaman almamış bir adam birgün buna son vermek istiyor ve kırdığı kabuğu ona binbirtürlü bela getiriyor. Dramatik bir konu yine Coenlerin elinde mizahi bir bakış açısıyla ama hiç de göze sokulmadan ele alınmış.
İzleyicinin başından itibaren Ed Crane'e sempati duyması ve onun sefil hayatından çıkması için yaptıklarını onaylatan bir algı oluşturulmuş, gel gör ki, izleyiciyle birlikte Ed beklenmedik bir sürü olayın içinde kalacak ve bu durumda vijdan hesaplaşaması bile yapacak.

Burn After Reading (2008)
Oyuncular: George Clooney, Frances Mc Dormand (tabii ki), John Malkovich, Brad Pitt
Tür: Kara Komedi

Birkere herşeyden önce oyunculara baktınız mı? Birde filmdeki olayların absürdlüğnü görseniz.

George Clooney bu filmde "The Men Who Stare At Goats" filmindeki gibi komik bir karakteri canlandırıyor. Aynı o filmdeki gibi kaşı gözü ayrı oynuyor ve mimikleriyle pek de güzel hakkını veriyor bu rolün.
Film baştan sona bir çıkmazda. Saçmalıklar üst üste, şöyleki,
John Malkovich (Osbourne Cox) alkoliklikten, şifre bölümünde çalıştığı CIA'den kovulur ve hatırlarını yazmaya karar verir.
Evde baskın karakter karısının yanlışlıkla kopyasını aldığı bu hatıralar spor klübü çalışanlarından Brad Pitt ve Francess'in eline geçer. Onlar bu bilgilerin çok değerli olduğu inancıyla kendi sefil hayatlarında ihtiyaç duydukları parayı almak üzere şantaj yoluna giderler.

Ve işte yine şantaj, yine Coenler, yine sefil hayatlar ve yine bintürlü yanlış anlamalar.
Yalnız bu film o kadar komik ki, diğerlerinden bu özelliğinden dolayı ayrılıyor belki de.

Herkesin birbirinden habersiz birbiriyle ilişkide olması mı komik, Geaorge Clooney'nin şüpheci tavırları ve sebep olduğu salaklıklarmı komik, (ya da gizli projesi mi desem), zavallı Osbourne'un başına gelenlerin pişmiş tavuğun başına gelmemesi mi desem ya da CIA çalışanlarının tüm olayları uzaktan anlamsızca ve dumur vaziyette izlemeleri mi...

Bir de A Serious Man'i izledim ama ona ayrıca değinmek istiyorum,

Şubat ayında Ceoenlerin yeni bir filmi gelecek. True Grit adındaki bu film bu sefer bir Western filmi. Amerika'da gösterime girdi sanırım. Şubatta Berlin Film Festivalinin açılış filmi olacak.
Oyunculara dikkat: Jeff Bridges, Matt Damon, Josh Brolin, yapımcılar arasında Steven Spielber'de var.
Sanırım sinemada seyretmek iyi olur

8 yorum:

sarkaç dedi ki...

Sağlıklı, mutlu ve bol güzel filmli yıllar

Sinem Ergun dedi ki...

Sevgili sarkaç ,çok teşekkür ederim. Sana da bolbol leziz tarifleri paylaşacağın sağlıklı ve neşeli bir yıl dileklerimle:)

Berna dedi ki...

The Man Who Wasn't There ve Burn After Reading benim de keyifle izlediğim iki film :) A Serious Man'i izlemedim henüz (sinemalarda var mı?). Ama çok ilgi topladığını duymuştum. Burn After Reading filmindeki absürdlükler acayip güldürmüştü beni :)))) Coen'lerin George Clooney'si Nerdesin Be Birader'den beri çok ilgimi çekiyor :)

Mutlu ve bol filmli yıllar ;)

kronik dedi ki...

Merhaba,
Farklı birşeyler izlemek istediğim zaman Coen Kardeşler ilk tercihlerimden oluyor benim. The Man Who Wasn't There bir türlü denk gelemediğim filmiydi. Buradaki özet yorumuyla da ilgimi çekti açıkçası. Burn After Reading ise kesişen yollar kategorisinde olup da birçok ünlü aktör/aktrist i içermesi bakımından değişik bir film gerçekten. A Serious Man vizyonda çok az kaldı. Özel bir takip yapmadan herhangi bir sinemada denk gelmek zordu gerçekten. Artık her şehirde yüzlerce cep sineması var ama hala populerizme yenik düşüyorlar... "Sinekiyatri" blogumuzda yorumlamaya çalışmıştık..

Tüm sinemaseverlere verimli ve güzel bir sene diliyorum ben de.

7.oda dedi ki...

ilk filmi izlemedim ama ben de burn after reading e bayılmıştım :)
Aramızda Casus Var

Sinem Ergun dedi ki...

Berna, Coenler caaanım George Clooneyi ne hale soktular dimi:) A Serios Man sinemalarda yok artık o film de tam bir zavallılık filmi görsen:)

gül dedi ki...

merhaba,
burn after reading'i izlemiştim. izlemeyenler için fazla bilgi vermiş olmam umarım. Yanlış hatırlamıyorsam Frances, spor salonunda çalıştığı halde vücudundaki yağları aldırmak için estetik uzmanına gidiyordu.

Sinem Ergun dedi ki...

gül merhaba,
evet haklısın ayrıca bu ameliyatın parası için az kalsın ruslarla svaşa sokacaktı memleketini:)