16 Mart 2010 Salı

Veeee Açlık Oyunları

Son zamanlarda hızlı okunma rekorunu kırdığını düşündüğüm bir kitap.
Okuyan kişilerin çoğunun yorumuna bakıldığında elden düşüremediklerini, bitirene kadar bütün işlerini ertelediklerini belirttikleri bir roman.

Bana soracak olursanız, bende farklı bir şey söylemem doğrusu, gerçekten çok sürükleyici ve merak uyandırıcı bir kurgusu var. Yazım dilinin sade ve akıcı olması da okunurluğunu kolaylaştırıyor. Bu iki parametre birleşince de kitap elden düşmez oluyor haliyle...
Yazının devamını okumak için lütfen http://www.artimetre.com/2010/03/11/kitap-tanitim-aclik-oyunlari/'u tıklayın.

18 yorum:

Bero dedi ki...

Senin tavsiyen üzerine aldım kitabı. Sorumluluğun büyük yani :)

Dışavurum dedi ki...

Uff , 2 aydır Muz sesleri sürünüyor elimde , bir de Hıfzı Topuz'un kitabını okuyorum ağıır ağırrr...
3. kitabı koyduracaksınız çantama o olacak yani .. :)

NzN dedi ki...

Ben de aynı heyecanla Açlık Oyunlarını ardından hemen ikinci kitap olan Ateşi Yakalamak'ı okudum bitirdim. Ben bu kitapları film gibi kitaplar olarak tanımlıyorum. Sürükleyici, heyecanlı... Fakat çevirisini çok başarılı bulmadım ve pek detaylı edit edilmemiş bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ciddi hatalar var kitapta. Hatta bazı noktalarda sinir bozucu olabiliyor... 2. kitap bir çıt daha yukarıda gibi ama yine de göze batan şeyler var.
Bu kadar çok satan kitapları nasıl bu kadar özensiz çıkartabiliyorlar karşımıza ben onu anlamıyorum asıl...

p.s. yine de 3. kitabın çıkmasını heyecanla bekliyorum...

ceren dedi ki...

muz sesleri'ni okumaya kastırdığım son günlerde bu kitap bana ilaç gibi geldi, çok bişey vaadetmeyen bi kitap ama ilginç bişeyler okumak istiyosanız cidden birebir.

Chilek dedi ki...

Bende merak ediyorum bu kitabı:)) Muz Sesleri'ne yeni başladım, ama kolay bitmeyecek sanırım:(

Bero dedi ki...

Bence kimse Muz sesleri'ni okumasın :)
Ben okumadım gerçi, bilemiyorum ama okumayı düşünmüyorum gelen yorumlar nedeniyle :)
Ece Temelkuran iyi bir yazar ama ne beklediğinize bağlı olarak herkese hitap etmiyor.

huzur dedi ki...

Sinem gerçekten hızlı bir okuma olmuş. Kitap dediğin böyle olmalı zaten. İçine girmelisin, elinden bırakamamalısın. Zorlayarak yapılan okumalar insanı kitaptan uzaklaştırıyor. Açlık Oyunları'nı listeme ekliyorum.
Muz Seslerine gelince: Bir kitabı almadan önce ilk sayfaya daha sonra da iç sayfalara göz atarım. İlk iki sayfası beni sarmadığı için kitabı almamıştım. Ece Temelkuran yazılarını ilgiyle okuduğum biri olmasına rağmen roman yazmak başka bir alan diye düşünüyorum.
Paylaşım için teşekkürler.

Sanat Notları dedi ki...

Arkadaşlar harikasınız, Açlık Oyunları Muz Sesleri için bir paylaşım doğurdu eşzamanlı olarak. Bende Muz Sesleri için pek iyi görüşler duymadım açıkçası oyüzden hiç yanaşmadım ona.

Bero'cum, keşke kitabı sana ben hediye etseydim sorumluuluğum azalırmıdı ozaman hahaha, sende Seda'da gözü kapalı başlayın kitaba derim. Zaten çabuk bitecek :) Seda'cım çantanda uzun süre taşımayacaksın yani:)

Nzn bahsettiğin hatalar çok gözüme çarpmadı açıkçası hikayey kaptırmışım belliki,

Ceren, Muzu sesleriyle ilgili senin de düşüncelerini merakla bekliyoruz,

Catharsis, gerçekten kendimi aştım hız konusunda, iyi geldi böyle nefes nefese bir kitap soğuk havada evde düşüncelerim hızlandı:) Okuduktan sonra seninde düşüncelerini bekliycem,

Hepinize sevgiler

Bero dedi ki...

Sinem, kitabı bitirdim. Haber vereyim dedim :)
Gayet sürükleyiciydi dediğin gibi, hoşuma gitti, hatta okuma süresini uzatmak istedim.
Yazarda kurgu hatası aramadım (öyle tiplerden değilim), ben de olayın içinde kahramanlarla beraber olayı yaşadım.
Paylaşım için teşekkürler, senden tavsiye gelmeseydi muhtemelen almazdım bu kitabı kitapçıda görüp (sanırım kabı nedeniyle).
Ayy amma yazdım :)

Sanat Notları dedi ki...

Berocum hızlı okuma madalyası olsaydı alırdın herhalde, ikinciye devam edicenmi, be pek düşünmüyorum şimdi aşk meşk falan, ama merakda ediyorum doğrusu:) Biliyormusun kapağı benide hep itti, başlayana kadar, hiç albenisi yok gerçekten, okurkende ters koyuyordum hahaha,

NzN dedi ki...

Sevgili Bero,
Sanırım ben öyle tipler'den biriyim:)
Ama yapacak bir şey yok gözüme takılıyor ve okuma zevkime çelme takıyor. Amacım kitaba editörlük etmek değil fakat yazarları yazar yapan kalemlerine de hassasiyet göstererek çevirmek lazım kitabı diye düşünüyorum.
Yine de belirttiğim gibi ben 2 kitabı da arka arkaya bir solukta okudum bitirdim.
2. kitapta sadece aşk üstüne devam etmiyor konu, bence bunu beğendiyseniz hemen 2.'ye geçin derim. Nacizane tavsiyemdir...

Sevgiler.

Bero dedi ki...

NZN, ben de imla hatalarını farkettim, bahsettiğim kurgu hataları aslında.Ona dikkat etmeden okudum kitabı. Yoksa imla hataları cidden var. Ancak Babil'in Nehirleri diye bir kitap okudum geçenlerde, oradaki imla hatalarını görmeliydin. Tamamen rezaletti.

NzN dedi ki...

Kurgu ile ilgili benim de pek takıldığım bi şey olmadı. Konu o kadar alıp götürüyor ki...

Kurgu hatalarını net görebilmek için kitabı 2. defa okumak lazım ki böyle güzel bir alışkanlığım yok benim malesef. Sırada bekleyen o kadar çok kitap var ki hemen diğerine geçmek istiyorum. Kitaplarında 2. okumayı yapmak istediğim İhsan Oktay Anar'dır aslında...

Sanat Notları dedi ki...

Sevgili Nzn ve Bero, kitap okadar sürükleyiciki sesli harfleriiçinden çıkartsalar genede kolayca okunur, ortama insanı öyle birç çekiyorki ölüm kalım mücadelesinin ortasında düşünemiyoruz bile.
Nzn buarada İhsan Oktay hakkında çok doğru söylüyorsun ben Kitabül Hiyeli ikidefa okudumi huyum değildir benimde ama oldu gerçekten birde Puslu Kıtalar Atlasını tekrar okumayı düşünüyorum 10 yıl oldu, kütüphanede sıkılmıştır yalnız başına:)

Çavlan dedi ki...

Sevgili Sinem, sadece ve sadece senin referansınla (yani bu yazıyı okuduktan sonra), kitapla ilgili başka hiçbir şey duymadan aldım, tabii ki yuttum (yutularak okunacak kitap türüne giriyor), bayıldım! Bu kadar mı müthiş olur bir konu, bir-solukta-tüketilecek-bestseller formülüne bu kadar mı uyan bir şey yazılır, şaşkınlık içindeyim. Şu an 2. kitabı bitirmek üzereyim (ki 2.yi ilkinden daha çok beğendiğimi söyleyivereyim), 3.'nün ağustosta çıkacağını duyduktan sonra hafif bir bunalım geçirdim :)

NzN, söylemeden geçemeyeceğim, çeviriden (daha doğrusu düzeltiden) ben de nefret ettim, biliyordum kötü olacağını ama bu kadar beklemiyordum, kıza kıza okudum resmen. Sorun çeviri değil, zamanlar. Metnin orijinalinde öykü geniş zamanda yazılmış (Türkçeye çevrildiğinde şimdiki zaman yapılması lazım onun, "Bana bakıyor. Başımı sallıyorum." gibi), ilk başta da bu şekilde çevrilmiş. Sonra eleştiri mi aldı nedir, yayınevi kitabın anlatım zamanını di'li geçmiş zamana çevirmeye, yeni baskıları bu şekilde yapmaya karar vermiş. Tahminim şu ki, alakasız birisi oturmuş tek tek cümlelerin yüklemlerini değiştirmiş, ve de acayip özensizce yapmış bunu. Bu yüzden aynı cümle içinde hem di'li, hem miş'li geçmiş zamana, şimdiki geçmiş zamana ve hatta geniş zamana rastlıyoruz bazı yerlerde. İnanılır gibi değil, bu kadar çok satan bir kitaba böyle bir şey yapabilmeleri. Neyse daha fazla kafa şişirmeyeyim :) Hâlâ doluyum bu konuda, kendim de uzun bir yazı döşenip bir de kendi blogumda mızmızlanmayı bile düşünüyorum :)

Sanat Notları dedi ki...

Çavlancım, beğenmene sevindim, kendimi çok sorumlu hissettim bu yazımdan sonra, neyseki alnımın akıyla çıktım bu önerimden sanırım :)) bu arada demek 2 daha iyi öylemi, ben biraz pembe dizi olurmu diye düşünmüştüm, elim varmadı, gerçi hala kitabın etkisi geçmedi, kendimi mıntıkada veya arenada hissettiğim zamanlar oluyor, ama birde 3. kitap el freni var, beklemek çok uyuz, Lost'uda yıllardır beklemiyormuyuz bilirsin, bir ara veriyor Şubata kadar, neyse sonuna yaklaştık, bende lafı nereye getridim bak, yarın Lost günü ya aklım orda herhalde:)

NzN dedi ki...

Sevgili Çavlan,
Hay ağzına sağlık demek istiyorum! %100 katılıyorum sana. Ne kadar sinir bozucu bu yanlış ve her telden zaman kullanımı. Yeri geliyor cümleler havada kalıyor, di mi?
Umarım yakın zamanda çeviri konusunda bu tarz sorunların hepsi ortadan kalkar da keyifle dalarız konunun içine. Hoş bu kitap konusu itibariyle alıp götürüyor insanı.

Sanat Notları; kesinlikle 2. kitabı da oku. O çeviri anlamında da daha başarılı hem :) Öyle vıcık vıcık aşka dalan bir kitap değil. O anlamda da odağından şaşmamış olması ayrıca hoşuma gitti benim. Şimdi 3. hemen gelsin diye bekler durumdayım. Yakın zamanda filmi de geliyor diyorlar ayrıca...

Sanart Madamı dedi ki...

Merhabalar,

3. kitap Suzanne Collins'in web sitesinde yazılana göre 24 Ağustos'ta çıkıyormuş. Ne zaman çevrilir ve Türkiye'de satışa çıkar bilginiz var mı? Baktığım kadarıyla Pegasus Yayınları hala susukun..