Bu filmle birlikte yeni bir ilgi alanı açmış oldum kendime. Şimdi harıl harıl "Fransız Yeni Dalga" yönetmenleri ve filmlerini araştırmaya başladım.
Evet Jules ve Jim beni bu akıma cezbedecek bir film oldu
Amerika'dan sonra Fransa, teknik ve sanatsal anlamda sinemanın gelişimine katkı sağlayan en önemli ülkelerden biriydi. Herşeyden önce sinemanın başlangıcı, Fransız Lumier kardeşlerin sinematograf adlı cihazın patentini almaları ile olmuştur.
1. Dünya savaşıyla Amerikan filmlerinin hakimiyeti ile Avrupada film sektörü alt üst oldu. Buna rağmen Fransa'da sanatsal değere sahip filmler üretilmeye devam ediyordu. (Carl Dreyer'in The Passion of Joan of Arc (1928) ve Abel Gance'in Napolyon (1927))
1930'larda sesli filmden en çok faydalanan Jean Renoir ve Rene Clair, 1940 yılında, Fransız film endüstrisinin Nazilerin kontrolüne geçmesiyle Hollywood'a gitmek zorunda kaldılar. Sansür baskısıyla yönetmenler filmlerinde politik olmayan konular seçmeye başladılar. Yine de o dönem Marcel Carnie'nin Akşam Ziyaretçileri filmi(1942) konusuyla Hitlere gönderme olarak algılandı.
1946'da CNC (Centre National Cinema Français) kuruldu ve ilk olarak, Fransız film sektörünü Amerikan filmlerinden korumak için gösterime girecek yabancı filmlerin sayısını kısıtladı. Böylece bağımsız filmlerin finanse edilmesi kolaylaştı ve film noir geri döndü.
Bu sıralarda edebiyat uyarlaması geleneği hala sürüyordu. Fransız yıldızalar ise 20 yıldır değişmiyordu.
Ayrıca Fransız film endüstrisinin Hollywood etkisiyle basmakalıp seri üretim metodu çokça eleştirilmeye başlanmıştı.
1951'de Andre Bazin, en etkili sinema dergilerinden biri olan "Cashiers du Cinema"yı kurdu. Dergide yer alan genç yönetmenler kendi filmlerini çekerek geleneksel edebi Fransız sinemasına karşı savaş başlattılar.
Fransız Yeni Dalga denilen bu hareketin öncüleri ise François Truffaut, Jean-Luc Godard, Éric Rohmer, Claude Chabrol idi.
Bu akım yönetmenlerinin birçoğu dönemin çehresini değiştiren toplumsal ve siyasi değişimlere filmlerinde yer vermiş; kurgu, görsel biçim ve sinematografik anlatımlarındaki farklılıklarla muhafazakar paradigmadan kesin bir kopuş sergilemişlerdir.
Jules and Jim
Yönetmen: François Truffaut
Oyuncular: Jeanne Moreau, Oskar Werner
Yıl: 1962
Jules ve Jim, Traffaut'un 6. filmi olup eleştirmenler tarafından en iyi filmlerinden biri olarak değerlendirilmekte.
Yeni dalga akımının tohumlarını oluşturan bu film, aktüalitesi, fotoğrafik stilleri, donan kareleri, hareketli kamera çekimleri ve anlatıcı dış ses ile özgün bir sinema dilini ortaya koymakta.
Henri Pierre Roche'nin kitabının uyarlaması olan Jules ve Jim konu itibariyle de sinema tarihinde ilklere giriyor sanırım. Temel olarak üç kişi arasında yaşanan bir aşkı anlatmakta.
Birinci dünya savaşının öncesinde başlayıp savaş sonrasında da devam eden uzun sürece dayalı filmde, bir kadına aşık iki iyi dostun arasında saygının ve sevginin nasıl muhafaza edildiği, karısına aşık bir adamın onu kaybetmemek adına çaresizce ikinci plana düşmeye gözyumması anlatılıyor.
Bohem hayat tarzı, doyumsuzluğu yüzünden birbirini kabullenmiş iki erkek tarafından sevildiği halde bir türlü mutlu olamayan bir kadın, gençlik döneminde tanışmış biri Avusturyalı biri Fransız yazar arasında geçmekte hikaye.
Ben çok keyif aldım doğrusu. İlgisi olanlara tavsiye ederim.
6 yorum:
Sinem nihayet başyapıtını verdi bize:)Harika yazı.
ev arkadaşıma seyrettirmiştim bende bir keresinde bu filmi...bu tarzı sevmemesine rağmen kız kimi seçecek diye sonuna kadar sabredip hatta beğenmişti de ... çok gülmüştüm yorumlarına... o aklıma geldi...
ben de severim...
bide en sevdiklerimden
''serseri aşıklar '' godard dan tavsiye ederim...
Mutfaktan çıkıp sinemaya dönmüşsün :))))
Bayıldım ben de yazına...
Syrakusa, köfteden sonra karizmayı toplamaya yettimi dersin:)
Nihal, kız seçti ama ne için değilmi:) Tavsiyeni not ettim, zaten bir süre Fransızcam ilerliycek herhalde bu gidişle,
Berna, teşekkürler, mutfağa tv koydum dermişim:))
bende blogumda truffaut'nun bir filmini anlattım.bu filmide bende var.
Bu gece bu filmi izledim ve hemen yazını okudum yeniden. Çok hoş bir filmdi, ilginçti, keyifle izledim...
Yorum Gönder