27 Haziran 2011 Pazartesi

Günün Önerileri 27 Haziran Pazartesi

Pazartesi yeni bir haftaya başlangıç demek, alınan kararların uygulanmaya başlanacağı gündür aynı zamanda, diyet yapılacaktır, spora başlanacaktır ya da sağlıklı beslenme haftası olacaktır belki de. Ben de şöyle bir öneri getireyim ÜÇLEMELER'e başlama zamanı olsun:)
Yusuf Üçlemesi - Semih Kaplanoğlu

Yusuf adlı karakterin değişimini ters bir kronolojiyle "doğa - uygarlık" çatışması alttemasıyla  konu alan Yusuf Üçlemesi sembolik uslubuyla pek çok şey anlatan etkileyici bir üçleme.
Her filmin her sahnesi uzun uzadıya incelenecek ve her duruşun her cümlenin bir anlam teşkil ettiği görüntülerle dolu.
Üçlemenin ilk filmi Yumurta'da "uygarlık" temasıyla başlangıç yapıyor.
Çok maindar bir açılış sahnesinin ardından, Yusuf, sahip olduğu kitapçı dükkanında kitaplar arasında sıkışıp kalmış, içe dönük ve dış dünyayla iletişimini kısıtlı tutan bir yapıda gözükmektedir. Annesinin ölüm haberiyle kısa bir süre için kasabasına geri dönmek zorunda kalır. Bu dönüş ile Yusuf'un içindeki doğa-uygarlık çatışmasını izleyecek ve kaybettiği duyarlılığını nasıl geri kazandığına tanık olacağız.
Üçlemenin sırasıyla diğer filmlerinde Süt ve Bal'da ise doğadan kopuş ve Yusuf'un içsel yaşamı gençlik ve çocukluk anılarıyla ortaya konulmakta.

Üçlemenin her filmiyle toplamda yerli ve uluslararası onlarca ödül alan bu muazzam filmler mutlaka arşivinizde olmalı.



New York Üçlemesi - Paul Auster

Paul Auster, benim çok sevdiğim Çağdaş Amerikan yazarlarından biri. Bir kitabını bitirdikten sonra yenisine başlamamak elde değil:)
Tasvirleri, karakter analizleri ve olay örgüleri hem yalın hem de bir puzle'ın parçaları gibi birleşmeyi bekleyen yapıda.

New York Üçlemesi üç ayrı gibi gözüken romanın biraraya toplandığı bir kitap. Her roman kendi içinde bir hikaye barındırsa da ve bir sonuca ulaşmış gibi gözükse de aslında birbirine açılan gizli tünellerden oluşmakta.
Bunun yanında her hikayenin içinde başka hikayelerde yatmaktadır.

Yazar her üç kitapta da okuyucuyu bir dedektiflik hikayesiyle sürüklerken, arayanın ve arananın zihinlerine sokuyor, onların düşüncelerinin en ufacık ayrınıtılarını gözler önüne seriyor.

Bir kişiye bağlı olarak yaşayan, onun zihninden geçeni anlamaya ve hatta o olmaya çalışarak zaman içinde tüm benliğini, değerlerini yitiren karakterlerin bir Auster klasiği olarak dibe vurup tekrardan var olma çabaları sonucu kayıp ve kazançlarının muhasebesine tanık oluyoruz.
Keyifli okumalar,

Madem konumuz üçlemeler, bugün yapılacak MFÖ konserinden bahsetmeden olmaz.

40 yıllık birliktelikleriyle Türkiye'nin efsane üçlüsü, şarkılarını ezbere bildiğimiz kültleşmiş grup bu akşam Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesinde.
Saat 21:00 deki konsere hala bilet kaldımı bilmem ama benden hatırlatması.
Biletler Biletix'de.




3 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Bu günkü yazı tam bana hitap etmiş. Yusuf üçlemesinde en çok Bal'ı beğenmiştim.
Kitap ise şimdi elimde olan kitap. Hayaletler bölümündeyim.

Sevgimle

BAYKUŞ GÖZÜYLE... dedi ki...

Yusuf üçlemesinin üçünü de izlemiştim ama en çok bal ilgimi çekmişti.Kitap da ilginç.Yine güzel önerilerinle gelmişsin,çok teşekkürler...

Sinem Ergun dedi ki...

Sevgili Lale ve Nathalie, Bal gerçekten üçlemenin en güzeli, belki oynayan tatlı çocuk yüzünden belkide Rize'de doğanın kucağında çekildiği ve şahane manzaraları olduğu içindir. Zaten en çok ödülü de bu film aldı:) Film o kadar dinginki insanın ruhunu dinlendiriyordu dimi.
Kitap için ise çok ilginç olduğunu garanti edebilirim:)