5 Kasım 2010 Cuma

Jim Jarmusch Filmleri 3 - Stranger Than Paradise

"Şiirler çok güzel, ama sayfada kalan boşluklar da yazılanlar kadar etkileyici. Tıpkı Miles Davis'in çalmadığı anlar gibi, çok dokunaklı." Jim Jarmusch


Takıldım bir yönetmenin peşine gidiyorum. Bunu hayatımda ilk kez yapıyorum, ama ilginç bir deneyim oluyor, filmleri izledikçe yönetmenle tanışıyormuş hissi yakalanıyor. Yazdığı hikayelerden onun hayat deneyimlerini çözümlemeye çalışmak, çekim tarzını bildiğim için hiçbir filminde yabancılık çekmemek, oyuncu kadrosu pek değişmediği için her filmde onlarla karşılaşıp mehabalaşmak çok hoşuma gitmeye başladı.
Şu an üçüncü filmini not alıyorum ama aslında filmografisinin yarısından fazlasını izledim bile, tembellikten yazamadım henüz.

Stranger Than Paradise (1984)
Oyuncular: John Lurie, Eszter Balint, Richard Edson
Tür: Absurd Komedi

Film üç ana bölümden oluşmakta.

İlk sahnede New York'ta küçük bir dairede yaşayan Willie'yi görürüz. Willie çoğu vaktini bu küçük odasını geçiriyor gibi gözüken, doğru dürüst bir işi olmayan, at yarışlarına meraklı biridir. Bir telefon sonucu Macaristan'da yaşayan kuzeni Eva'nın Clevland'a çalışmaya gideceğini ama 10 gün New York'ta Willie'de kalması gerektiğini öğrenir.
Bencil yaşamı ve küçücük odasında düzeninin bozulacağını düşünüp Eva geldiğinde ona hiç sıcak davranmaz. Ana dili Macarcayı bile konuşmaz onunla.
Dışarı çıktığında Eva'yı evde yalnız bırakır, yemek hazırlamaz, olabildiğince memnuniyetsizliğini belli eder.

Willie'nin arkadaşı Eddie, Eva'yı görünce arkadaşlık etmek ister, Willie'ye gittikleri at yarışlarına onu da çağırmayı teklif eder, ama Willie karşı çıkar.
Herşeye rağman, 10 gün sonunda evin içinde kuzeninin kanıksamaya başlayan Willie, kuzenini Clevland'a gönderirken içi burkulur.

İkinci sahnede, Willie ile Eddie bir kumar masasında görülür. Bir şekilde çok para kazanıp masadan sağ olarak ayrılmayı becerebilen iki kafadar arabayla evlerine dönerken bir karar alırlar.Eva'yı ziyarete hatta onu "kurtarmaya" Clevand'a gideceklerdir.
Yol boyunca araba içinde geçen zamana kesik kesik şahit oluruz.

Üçüncü bölümde Clevland'da Eva'yı da yanlarına alırlar ve paraları harcamak için Miami'ye gitmeye karar veririler. Yolda mola vermek için bir motelde kalırlar fakat talihin herbirine farklı oynadığı olaylarla bu seyahat fikri herkes için bir hayalkırıklığına dönüşür.

Notlar:

- Bu film, bağımsız film yapımcıları için büyük çığır açmış. 100 bin dolar gibi küçük bir bütçeyle çekilip cirosu 2.4 milyon dolar olmuş. Üstelik yönetmenin ikinci filmidir.

- Film yine ve pek tabi ki siyah beyaz çekilmiş, ve minimalist tarzda, üstelik oyuncular profesyonel değiller. (Gerçi John Lurie Jim Jarmusch'un bu dahil toplam üç filminde başrol olyanımıştır.)

- Elbetteki oyuncu John Lurie olunca film müzikleride ona ait oluyor. Bu filmde "I put a spell on you" diye bir şarkısı var, şahane mesela.

- Filmin sonu gerçekten içler acısı, yani tam bir absurd komedi.

- Yönetmenin bir takıntısı da her filminde bir devinimin olması, yani bir yol hikayesinin konuya yedirilmesi oluyor. Bu filmde de elbette bu sahneler var çekim tekniğiyle izleyiciye arka koltukta karakterlerle birlikte seyahat ediyormuş algısı yaratılıyor.

- Son olarak filmde geçen bir iki diyalog ekleyeciğim,  karakterleri biraz daha yakından tanıyabilmek için.

Willie hergün, hazır satılan ve ısıtılıp yenen yemekdolu bir tabak  ile beslenmektedir. Eva hayretle onu izler.
"Eva, stop bugging me, will you? You know, this is the way we eat in America. I got my meat, I got my potatoes, I got my vegetables, I got my dessert, and I don't even have to wash the dishes. "
"On TV dinners"



Willie, Eva'yla diyalog kurmaya çalışıyor:)
"Here, let me tell you a joke, all right? There's three guys, and they're walking down the street. One guy says to the other one, "Hey, your shoe's untied." He says, "I know that." And they walk... No... There's two guys, they're walking down the street, and one of them says to the other one, "Your shoe's untied." And the other guy says, "I know that." And they walk a couple blocks further, and they see a third friend, and he comes up and says, "Your shoe's untied." "Your shoe's un — " Aaah, I can't remember this joke. But it's good."

8 yorum:

ceren dedi ki...

sabah sabah bu filmi hatırlamak şahane geldi bana.

Adsız dedi ki...

Jarsmuch'un tüm filmlerinde metafor olan bir yerde oturmak bu filmde de var :)

Sinem Ergun dedi ki...

Syrakusaaaaaaa, Jarmuschları nezaman elden geçirdin sen:))
Blogunda yer versene, senden bir dinleyelim keyifle.

Bu arada seyrediyorum sonra çok bilip anlıyormuş havalarında atıp tutuyorum filmlerle ilgili ama oturmanın metaforunu yakalayamadım, nedir bunun satırarası...

Sibelbek dedi ki...

hiç izlemedim filmlerini. işyerinden bir arkadaşım hastasıdır ve sürekli tekrarlar izlemelisin diye... şimdi de sen :)

Dalgaları Aşmak dedi ki...

Hımmmm....Hiç izlememişim bu yönetmeni:( Derhal filmleri aranacak.Teşekkürler

Adsız dedi ki...

"i put a spell on you" john lurie'ye değil, screamin' jay hawkins'e ait.. o gırtlak john lurie'de yok..

Adsız dedi ki...

"i put a spell on you" john lurie'ye değil, screamin' jay hawkins'e ait.. o gırtlak john lurie'de yok..

Adsız dedi ki...

"i put a spell on you" john lurie'ye değil, screamin' jay hawkins'e ait.. o gırtlak john lurie'de yok..